İMAM HASAN ASKERİ (A.S.)'DAN

NAKLEDİLEN HADİSLER

  

İmam Hasan Askeri (a.s)’ın Çeşitli Konularla İlgili Hadisleri

İmam Hasan Askeri (a.s)’ın İshak İbn-i İsmail-i Nişaburi’ye(1) Mektubu

Allah-u Teâla, bizi ve seni kendi örtüsüyle örtsün ve bütün işlerinde seni kendi lütfuyla gözetsin. Mektubunu (okudum ve ne demek istediğini) anladım. Allah sana hayır versin. Biz, Allah’ın şükrü ve nimeti sayesinde dostlarımıza acıyan, Allah’ın onlara ard arda verdiği ihsan ve fazlından dolayı sevinen ve Allah’ın onlara verdiği her nimete saygı duyan bir Ehl-i Beyt’iz.

Ey İshak, Allah, sana ve senin gibi basiretli kıldığı kimselere merhametiyle nimetini tamamlasın, nimetinin tamamlanmasını da cennete girmek olarak mukadder kılsın. Her nimetin şükrü -o nimet ne kadar büyük ve değerli olsa bile- “Elhamdulillah” demekle (Allah’a hamd etmekle) yerine getirilir. Ben de: “Sana bağışta bulunup tehlikeden seni kurtardığı ve çetin yolu sana kolaylaştırdığı için Allah’a, ebediyete kadar hamd edenlerin en üstün hamdıyla hamd olsun.” diyorum. Allah’a andolsun ki bu iş (imamı tanımak), oldukça zor ve çetindir; ve önceki semavi kitaplarda zikri geçmiş olan sarp bir geçittir.

Siz hem önceki imamın döneminde onun vefatına kadar ve hem de benim zamanımda bazı işlerde bulundunuz ki, benim nazarımda o işlerde beğenilecek bir görüş ve başarıya sahip değildiniz.

Ey İshak, şunu kesin olarak bil ki, kim bu dünyadan kör olarak çıkarsa, ahirette de kör ve yolca daha sapık olur.

Ey İshak, (bu) gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler kör olur. Nitekim Allah-u Teâla kitabının muhkem ayetinde zalim olan kimseden naklen şöyle buyuruyor: (O zalim der ki:) “Rabbim, beni neden kör olarak haşrettin, halbuki ben görüyordum?” (Allah da) Der ki: “İşte böyle; sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutuvermiştin (kalp gözünü açmamıştın), bu gün de sen işte böyle unutulursun.”(2) Allah’ın, halkına olan hüccetinden, şehirlerinde olan emininden ve kullarına olan gözetleyicisinden -önceki babaları olan peygamberler ve sonraki babaları olan vasiler dışında-  hangi  ayet  daha  büyüktür? (İşte  bu  yüzden Allah’ın en büyük ayeti olan zamanın imamını tanımamak kıyamet gününde körlüğe sebep olur).

Sizi şaşkın halde nereye götürüyorlar? Siz de hayvanlar gibi başınızı aşağı salıp nereye gidiyorsunuz? Hakdan vazgeçip batıla mı yöneliyorsunuz? Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorsunuz? Yoksa Allah’ın kitabının bazısına iman edip, bazısını inkâr eden kimselerden mi oluyorsunuz? Sizden ve sizden olmayanlardan böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılanmak ve baki olan ahiret yurdunda da uzun azaptan başka bir şey değildir. Allah’a andolsun ki bu, büyük bir aşağılıktır.

Allah-u Teâla’nın, minnet ve rahmetiyle bazı vazifeleri size farz kılması, size muhtaç olduğundan dolayı değildir. Çünkü O’ndan başka ilah yoktur. Kendisinden bir rahmet olarak; iyiyi kötüden ayırtetmesi, göğüslerinizdeki sırları sınaması, kalplerinizde olanları temizlemesi, rahmetine doğru yarışmanız ve cennetteki makamlarınızın (ameller hasebiyle) birbirinden üstün olması için o vazifeleri size farz kıldı. Böylece haccı, umreyi, namazı, zekâtı, orucu ve velayeti (Ehl-i Beyt İmamlarını tanımayı) size farz kıldı. Farzların kapılarını açmanız için, size bir kapı açtı ve yolunu bulmanız için, size bir anahtar (yani velayeti) verdi.

Eğer Muhammed salla'llâhu aleyhi ve alih ve evlatlarından olan vasileri olmasaydı, hayvanlar gibi şaşkınlık içerisinde kalıp farzlardan hiç birini tanımazdınız. Acaba şehire, giriş kapısından başka bir yerden girilir mi? Allah Peygamber’den sonra veliler atamakla size olan nimetini tamamladığında kitabında şu ayeti indirdi: “Bugün dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip beğendim.”(3) Velileri için sizin üzerinizde bazı haklar farz kıldı. Eşleriniz, mallarınız, yiyecek ve içeceklerinizi size helal olması için o hakları eda etmeyi size emretti. Allah buyuruyor ki:

“De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak yakınlarıma sevgi göstermenizdir.”(4)

Bilin ki kim (bu hakları ödemekte) cimrilik ederse bu cimriliği sadece kendi zararınadır; Allah müstağnidir (ihtiyaçsızdır), sizlerse muhtaçsınız. O’ndan başka ilah yoktur. Lehinize ve aleyhinize olan konuşmalar  uzadıkça uzadı.

Eğer Allah-u Teâla, üzerinizdeki nimetini tamamlamayı irade etmiş olsaydı, önceki İmam aleyhi’s-selâm vefat ettikten ve siz akıbetinizin ne olacağı hakkında gaflet içinde bulunduğunuz bir dönemde İbrahim ibn-i Abde’yi size (vekil) atadıktan ve Muhammed ibn-i Musa Nişaburi vasıtasıyla size gönderdiğim mektuptan sonra benim ne bir yazımı görürdünüz, ne de bir sözümü işitirdiniz. Her halukârda yardım istenecek olan ancak Allah’tır. Sakın Allah hakkında (ve din hususunda) kusur  etmeyin;  yoksa   hüsrana   uğrayanlardan olursunuz. Allah’ın itaatından yüz çeviren ve onun evliyasının öğütlerini kabul etmeyen kimse, Allah’ın rahmetinden uzak olsun.

Allah size, kendisine, Resulüne ve ulu-l emre itaat etmeyi emretmiştir. Allah, sizin güçsüzlüğünüz ve gafletinizden dolayı size merhamet edip işlerinizde sizi sabırlı kılsın. İnsanı, Kerim olan Rabb’ine karşı mağrur eden nedir? Eğer sert taşlar, bu mektupta olan şeylerin bazısını anlamış olsalardı, Allah korkusundan parçalanarak O’na itaate yönelirlerdi. Dilediğiniz şeyi yapın; “Allah sizin amellerinizi görecektir, O’nun Resulü de, mü’minler de. Daha sonra gizliyi de açığı da bilenin yanına döndürüleceksiniz ve O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”(5)

Hamd, âlemlerin rabbi Allah’adır. Allah’ın rahmeti, Muhammed ve tüm soyuna olsun.

İmam hasan askerİ (a.s)’dan kIsa sözler

1- Münakaşa etme; yoksa değerin yok olur. Şaka yapma; yoksa başkaları sana karşı cür’et kazanır (heybetin sarsılır).

2- Kim mecliste makamından aşağı bir yerde oturmaya razı olursa, yerinden kalkıncaya kadar Allah ve meleleri ona salat ederler.

3- (İmamet konusunda) delil isteyen bir kişiye şöyle yazdılar:

“ Kim nişane ve açık bir delil isterse, istediği şey ona verilir. Daha sonra nişane ve delil istediği kimseden (imamdan) yüz çevirirse, iki kat azap edilir. Kim sabreder (mucize istemez)se Allah tarafından te’yid edilir. İnsanlar, gönderilen semavi kitapların yolunu seçmek üzere yaratılmışlardır. Allah’tan doğruluğu niyaz ediyoruz. Sonuç, ya hakka teslim olmaktır veya (kabul etmeyip) helak olmaktır.”

4- Şiilerinden birisi, İmam’a şiilerin ihtilafını dile getiren bir mektup yazdı. İmam Hasan Askeri (a.s) da mektubun cevabında şöyle yazdı:

“Allah-u Teâla, akıllı kimseleri muhatap almaktadır. (Allah’ın sözü daima akıllı kimselere yöneliktir.) İnsanlar benim hakkımda birkaç gruba ayrılmışlardır. Bir grup kurtuluş yolu üzere olan gerçeği bulan, hakka sarılan, aslın dalına tutunan(6) şek ve şüphe etmeyen, benden başka sığınılacak bir önder tanımayan kimselerdir. Bir diğer grup ise, hak ehlinden olmayan kimselerdir. Bunlar deniz yolcusu gibidirler ki, deniz dalgalandığında sarsılır, sakinleştiğinde de sakinleşirler. Diğer bir grup da, Şeytan’ın kendilerine galip olduğu kimselerdir. Bunların işleri de kıskançlıklarından dolayı hak ehline itiraz edip karşı çıkmaktır. Öyleyse sen sağa-sola yönelen kimseyi terket. Çünkü çoban koyunlarını toplamak istediğinde onları az bir çabayla toplar. Sakın (sırları) ifşa etme ve riyaset talep etme. Bunlar insanı helak olmaya götüren hasletlerdir.”

5- Affedilmeyecek günahlardan biri de, kişinin “Keşke, sadece bu günahımdan sorguya çekilsem” (yani, bu günah önemli değil) demesidir. Daha sonra şöyle buyurdular: İnsanlar arasında şirk, karıncanın karanlık gecede siyah bir deri üzerindeki ayak izinden daha gizlidir.

6- “Bismillahirrahmanirrahim” Allah’ın ism-i a’zam’ına, gözün siyahının beyazına olan yakınlığından daha yakındır.

7- Şiilerden bir grubun kendisinin imameti hakkında ihtilafa düştüklerinde İmam (a.s) şöyle yazdı:

“Babalarımdan hiç biri benim gibi bu topluluğun şüphesine duçar olmamıştır. Eğer inandığınız bu mesele (imamet), bir vakite kadar olan ve sonra kesilen bir şeyse, (imametin süresinin bittiğine dair) şüpheniz yerinde olur. Ama, eğer hayat devam ettikçe devam edecek olan bir şeyse, artık o zaman bu şüphenin anlamı kalmaz.”

8- İyilerin, iyileri sevmesi, iyiler için sevaptır. Kötülerin, iyileri sevmesi ise, iyiler için bir üstünlüktür. Kötülerin iyilere düşmanlığı, iyiler için bir ziynettir. İyilerin kötülere düşmanlığı ise, kötüler için bir aşağılanmadır.

9- Yanından geçtiğin herkese selam vermen ve mecliste makamından aşağıda oturman tevazudandır.

10- Taaccüp etmeden gülmek, cahilliktendir.

11- Bel kıran musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.

12- Şiilerine buyurdular ki: “Sizlere Allah’tan korkmayı, dininiz hususunda vera’lı (şüpheli şeylerden kaçınan) olmayı, Allah için çaba göstermeyi, doğru konuşmayı, size güvenip yanınızda emanet bırakan kimseye ister iyi olsun, ister kötü emanetini iade etmeyi, secdeleri uzatmayı ve iyi komşuluk yapmayı tavsiye ediyorum; işte Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih bunlarla gönderilmiştir. Onların (Ehl-i sünnet’in) namazlarına katılın, cenaze merasimlerine katılın, hastalarını ziyaret edin, haklarını ödeyin.

Sizden biri, dininde vera’lı, doğru konuşan, emaneti sahibine veren ve halka karşı güzel ahlaklı olduğunda “Bu Şiidir” denilir. Bu ise bizi hoşnut eder. Allah’tan korkun, bizlere süs olun, utanç vesilesi olmayın. Muhabbetleri bize doğru çekin; her çeşit kötülüğü bizden uzaklaştırın. Çünkü biz, hakkımızda söylenen her iyiliğin ehliyiz ve hakkımızda söylenen her kötülükten uzağız. Allah’ın kitabında, bizim hakkımız, Hz. Resulullah’a yakınlığımız ve Allah tarafından da tertemiz (masum) kılındığımız açıklanmıştır. Bizden başka, hak olarak hiç kimse bu makamı iddia edemez.

Allah’ı ve ölümü çok anın. Kur’an’ı çok tilavet edin. Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih’e çok salavat getirin. Çünkü Peygamber’e salavat getirmenin on hasenesi (sevabı) vardır. Size yaptığım tavsiyeleri unutmayın. Selamımı size ileterek sizi Allah’a emanet ediyorum.

13- İbadet, çok oruç tutmak ve çok namaz kılmak değildir; ibadet, Allah’ın yarattıkları hakkında çok düşünmektir.

14- İki yüzlü ve iki dilli olan kul ne de kötü kuldur; yüzüne karşı kardeşini över, arkasında ise (gıybet ederek) etini yer. Kardeşine bir nimet ulaşırsa onu kıskanır, bir belaya uğrarsa onu yalnız bırakır.

15- Öfke, her şerrin anahtarıdır.

16- İki yüz altmışıncı (Hicri Kameri) yılında şiilerine şöyle buyurdular: Aranızda olduğumuz müddetçe size, sağ ele yüzük takmayı emrediyorduk, şimdiyse gaybet dönemimiz ulaştığı için Allah bizim ve sizin işlerinizi aşikar edene (ve hak hükumet iş üze-rine gelene) dek size sol ele yüzük takmayı emrediyoruz. Çünkü bu, sizin biz Ehl-i Beyt’e olan dostluğunuzun bir nişanesidir. Bunun üzerine şiiler İmam’ın huzurunda yüzüklerini sağ ellerinden çıkarıp sol ellerine taktılar. Daha sonra İmam (a.s) onlara: “Bunu bütün Şiilerimize ulaştırın” diye buyurdular.

17- En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.

18- İnsanların en takvalısı, şüpheli olan işlere teşebbüs etmeyen kimsedir. İnsanların en abidi, farzları eda eden kimsedir. İnsanların en zahidi, haramları terkeden kimsedir. İnsanların en çok çaba göstereni, günahları terkeden kimsedir.

19- Şüphesiz, siz kısalan bir süre ve sayılı günler içerisinde yer almışsınız; ölümse ansızın gelir. Hayır eken, saadet biçer. Şer eken de pişmanlık biçer. Her ekici, ektiğine ulaşır. Ağır davranan, (dünyada kendisine belirlenen) nasibinden mahrum kalmadığı gibi, haris de nasibinden fazlasını elde edemez. Kime hayır verilirse, o hayrı Allah bağışlamıştır. Kim  de  şerden korunursa onu da Allah korumuştur.

20- Mü’min mü’mine bereket, kafire ise hüccettir.

21- Ahmağın kalbi ağzındadır; hikmet sahibi olan kimsenin ağzıysa kalbindedir.

22- Garantilenmiş rızık, seni farz bir işten alıkoymasın.

23- Abdestli olduğunda haddini aşan, abdestini bozan kimse gibidir.

24- Hakkı terkeden her güçlü, zelil olur; hakka sarılan her zelil de, izzet kazanır.

25- Cahil ile dost olan ıstırap çeker.

26- İki hasletten üstün bir şey yoktur: Allah’a iman etmek ve kardeşlere faydalı olmak.

27- Evladın küçüklükte babaya karşı saygısızlığı, büyüdüğünde ona karşı gelmesine sebep olur.

28- Mahzun bir şahsın yanında, sevinçli olduğunu göstermek edepsizlik sayılır.

29- Hayattan daha iyisi, kaybettiğinde hayata nefret ettiğin şeydir. Ölümden daha kötüsü ise, başına geldiğinde ölümü arzuladığın şeydir.

30- Cahile riyazet çektirmek (nefsinin isteklerine karşı durmasını sağlamak) ve bir şeye alışkan olanı alışkanlığından vazgeçirmek, mucize gibi bir iştir.

31- Tevazu, kıskanılmayan bir nimettir.

32- Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma.

33- Kardeşine gizlide öğüt veren onu süslemiş, açıkta (halkın önünde) öğüt veren de onu kötülemiştir.

34- Allah’ın nimetiyle kuşatılmayan hiç bir bela yoktur.

35- Mü’minin, kendisini alçaltacak şeye ilgi göstermesi ne de kötüdür.

*     *     *

Hz. Peygamber ve pâk imamlardan (Allah’ın selamı onlara olsun) zikrettiğimiz konularda elimize ulaşan hadisler burada son buldu. Zamanımızın sahibi ve asrımızın hücceti olan  İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın mektup ve yazılarından, Şia arasında mütevatir ve yaygın olmasına rağmen bir şey zikretmedik. Çünkü bu mektuplarda kitabımızın amacına uygun olan bir hadis bulamadık. Elbette, bizim onun hakkındaki inancımız Hidayet İmamları (Allah’ın selamı onların hepsinin üzerine olsun) olan geçmiş babaları hakkındaki inancın aynısıdır.

Şimdi de daha fazla öğüt almamız ve faydalanmamız için üslup yönünden önceki hadislere benzeyen ve onlara uygun olan diğer hadisleri zikrediyoruz.

Tevfik veren Allah’tır, O bize yeterlidir ve O, ne güzel sahiptir.

münacâtlar ve öğütler

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Allah-u Teâla'nIn Hz. Musa İbn-İ İmran (A.S) İle münacatI

Ey Musa, dünyada uzun arzulu olma. Çünkü taş yürekli olursun ve taş yürekli olan da benden uzaktır. Kalbini Allah korkusuyla öldür. Eski elbiseli ve taze kalpli ol; (öyle ki) yeryüzü ehline gizli, gök ehli arasında tanınmış olasın. Düşmanından kaçanın feryat etmesi gibi günahlarının çokluğundan dolayı dergâhımda feryat et (ağlayıp sızla). Bu iş için benden yardım dile. Çünkü ben en iyi yardım dilenilenim.

Ey Musa, ben kullardan yüceyim, kullar benden aşağıdır. Her şey bana boyun eğmektedir. Kendine su-i zanda bulun. Salih kimseleri, senin gibi sevmedikçe evladını dinine emin bilme.

Ey Musa, yıkan, guslet ve salih kullarıma yaklaş.

Ey Musa, namazlarında ve çekiştikleri şeylerde salih kullarımın imamı ol. Sana indirdiğim şeye uygun olarak onların aralarında hak (ve adalet) ile hükmet. Çünkü sana indirdiklerim açık bir hüküm, aydınlatıcı bir delildir; öncekilerin akıbetini ve sonrakilerin başına gelecek şeyleri açıklayan bir nurdur.

Ey Musa, bakire kızın oğlu, merkeb, bornoz, zeytin, zeytin yağı ve mihrap sahibi olan Meryem oğlu İsa hakkında sana şefkatli olmayı tavsiye ediyorum.(7) Ondan sonra da pâk, temiz, mutahhar olan kırmızı deve sahibi (Resulullah) hakkında sana tavsiye de bulunuyorum. O'nun senin kitabında (Tevrat’ta)ki nişanesi şöyledir: Mü’min, semavi kitapların koruyucusu, rüku ve secde eden, Allah dergâhına rağbet gösteren ve (azabından) korkandır. Kardeşleri yoksullar ve yardımcıları ise diğer kavimlerdir (yani Medine halkıdır). Dönemi, darlık, ıztırap ve öldürme dönemidir. İsmi Ahmed ve Muhammed-i Emin’dir. Öncekilerin baki kalanlarından (yani geçmiş peygamberlerin soylarından)dır. Bütün kitaplara ve bütün peygamberlere iman eder. Ümmeti, merhum ve mübarektir. Onların belirli saatleri vardır ve o saatlerde namaz vaktini bildirirler. Öyleyse onu tasdik et. Çünkü o senin kardeşindir.

Ey Musa, o benim eminimdir. Sadık ve mübarek bir kuldur. Elini vurduğu her şey bereket bulur. Benim ilmimde bu böyle geçmiş ve onu böyle yaratmışım. Onunla kıyameti başlatacağım. Onun ümmetiyle  dünya son bulacaktır. Beni İsrâil zalimlerine tavsiye et ki onun ismini mahvetmesinler; onu yalnız bırakmasınlar; gerçi onlar bu işi mutlaka yapacaklardır. O peygamberi benim için sevmek hasenedir. Ben onunlayım. Ben onun hizbindenim; o da benim hizbimdendir; benim hizbim de mutlak galiptirler.

Ey Musa, sen benim kulum, ben ise senin ilahınım. Hakir yoksulları küçümseme ve zenginlere de imrenme. Benim zikrimin karşısında huşulu ol. Zikrimi tilavet ettiğinde rahmetime ümitli ol. Tevrat okumanın lezzetini huşulu ve hüzünlü bir sesle bana duyur. Beni andığın vakit mutmain ol. Bana ibadet et ve (hiç bir şeyi) bana şirk koşma. Şüphesiz, büyük efendi benim. Ben seni nutfeden, hakir bir sudan, çeşitli unsurların karışmış olduğu çiğnenmiş bir yerin balçığından yarattım; derken (bu balçık) bir insan şekline geldi. Onu bir mahluk olarak yaratan benim. Künhüm yüce, işimse kutsaldır. Benim benzerim hiç bir şey yoktur. Diri, ebedi ve zeval bulmayan benim.

Ey Musa, beni çağırdığında korkulu, dehşetli ve haşyetli ol ve benimle münacat ettiğinde, ürperen kalpten kaynaklanan bir haşyetle münacat et. Hayat günlerini Tevrat’ımla dirilt; güzel hasletlerimi cahillere öğret; zahiri ve batini nimetlerimi onlara hatırlat ve onlara de ki: İçinde bulundukları sapıklıklarda eğlenip gaflete dalmasınlar; Çünkü benim sorgulamam onlar için çok şiddetlidir.

Ey Musa, benimle olan bağın kesilirse başkasına bağlanamazsın. Öyleyse bana ibadet et  ve hakir bir kul gibi karşımda dur. Kendi nefsini kına. Çünkü o kınanmaya daha layıktır. Benim kitabımla, İsrâiloğulları'na ululanma. Bu aydınlatıcı öğüt kalbin için yeterlidir ve o alemlerin Rabbinin (c.c) kelâmıdır.

Ey Musa, beni  ne zaman çağırırsan bulursun ve şüphesiz ben yapmış olduğun şeyleri affederim. Gök, korkuyla beni tesbih ediyor. Melekler benim korkumdan vahşet içindedirler. Yer, ümitle beni tesbih ediyor. Bütün yaratıklar boyun eğerek beni tesbih etmektedirler. Daha sonra namaza önem ver. Çünkü onun benim huzurumda yüce makamı ve sağlam bir yeri vardır. Namazdan sayılan şeyleri (ibadetleri) onunla birleştir. Allah rızası için verilen zekât, temiz mal ve temiz rızıktan olmalıdır. Çünkü ben, rızam için verilen temiz şeyden başkasını kabul etmem. Bunun yanısıra sıla-i rahim de yap. Şüphesiz Rahman ve Rahim olan benim. Akrabalık bağını, kulların birbirlerine şefkatli davranmaları için kendi rahmetimden bir lütuf olarak yarattım. Bu bağın ahirette benim yanımda özel bir yeri vardır. Ben akrabalık bağını koruyana merhamet edeceğim ve bu bağı korumayandan rahmetimi keseceğim. Emrimi zayi eden kimseye işte böyle yaparım.

Ey Musa, dilenciye ikram et; yanına geldiğinde hoş bir dille veya az bir bağışla geri çevir. Çünkü bazen dilenci olarak yanına gelen ne insandır ve ne de cin; Allah’ın bir meleğidir. Sana verdiğim nimetler hakkında nasıl davrandığını ve bağışladığım malda (başkalarıyla) nasıl eşitlik sağladığını sınamak için senin yanına geliyor. Öyleyse yalvarıp yakarmakla bana huşu et. Kitabı hüzünlü bir sesle oku. Bil ki efendinin kölesini çağırdığı gibi yüce makamlara erişmen için ben de seni çağırıyorum. İşte bu benim sana ve senin geçmiş atalarının üzerine olan ihsanımdır.

Ey Musa, hiç bir halde beni unutma. Malının çokluğuna sevinme. Çünkü beni unutmak kalbi katılaştırır. Çok mal ise çok günahlarla beraberdir. Yer mutidir, gök mutidir ve deniz mutidir. Kim bana isyan ederse bedbaht olur. Ben Rahman ve Rahimim. Her zamanın Rahmanı (bağışlayanı)yım. Refâhtan sonra zorluk, zorluktan sonra refâh ve padişahlardan sonra da padişahlar getiririm. Benim padişahlığım ise daimi, kalıcı ve zeval bulmayandır. Yerde ve göklerde hiç bir şey benim için gizli değildir. Varlığı benden başlayan bir şey nasıl bana gizli kalabilir? Zorunlu olarak bana döneceğin halde nasıl oluyor da benim katımda olana kavuşmak için gayret göstermiyorsun.

Ey Musa, beni kendi kalen kıl. Salih ameller hazineni benim yanımda bırak. Benden kork; başkasından değil. Çünkü dönüş banadır.

Ey Musa, tövbeye koş ve günah işlemekte acele etme. Namaz kılarken karşımda durduğunda bekle (acele etme). Benden başkasına ümit bağlama. Beni zorluklara karşı siper, musibetlere karşı sığınak kıl.

Ey Musa, hayır işlerde hayra rağbet edenlerle yarış. Çünkü hayır, ismi gibi güzeldir; şerri de aldananlara bırak.

Ey Musa, salim kalman için dilini kalbinin ötesinde kıl (düşünerek konuş). Faydalanabilmen için gece ve gündüz beni çok an. Pişman olmaman için hata (ve günahların) peşine takılma. Çünkü hataların (günahların) vaat edilen sonu cehennem ateşidir.

Ey Musa, günahı terkedenlere karşı güzel konuş ve onlarla birlikte otur. Onları, gizli olan durumların için(8)  kendine  kardeş edin. Seninle çalışmaları için onlarla çalış.

Ey Musa, rızam için yapılan şeyin azı çoktur; ama başkaları  için yapılan şeyin çoğu da azdır. Senin en değerli günlerin önündeki günlerdir, o günlerin nasıl bir gün olduğuna bak ve onun için bir cevap hazırla. Çünkü sen durdurulup sorguya çekileceksin. Zaman ve ehlinden öğüt al. Çünkü zamanın uzunu (tez gelip geçtiği için) kısadır, kısası da (kadri bilindiği takdirde) uzundur ve her şey fanidir. Ahirete ilginin artması için, amelinin karşılığını gözünle görüyormuşsun gibi çalış. Dünyanın geleceği de geçmişi gibidir. Her amel eden, basiret ve örnek üzerine amel etmelidir.

Ey İmran oğlu, kendi hayrın için çalış. Umulur ki sorguya çekilme günü ve batıl ehlinin ziyan gördüğü gün kurtulmuş olasın.

Ey Musa, nefsini dünya sevgisinden temizle ve dünyadan vazgeç. Çünkü ne dünya senin içindir ve ne sen dünya içinsin. Zalimlerin evi seni ne ilgilendirir? Ama hayır amel yapan kimse olursa o başka; dünya böyle bir insan için ne güzel evdir.

Ey Musa, dünya ve dünya ehli birbirleri için imtihan vesilesidir. Dünya onların nazarında bezenmiştir; mü’min nazarında ise ahiret süslenmiştir; usandığı zaman (kuvvet almak için) ona bakar. Ahiret lezzeti, onunla dünya lezzeti arasında perdedir. Gece yarıları ve seher vakitleri süvarinin maksadına koştuğu gibi ahirete olan iştiyakı onu harekete geçirir. Üzüntülü olarak gündüzü geçirdiği gibi gamlı olarak da akşamlar. Ne mutlu ona; onun gözünün önünden perdeler kalkmış olursa ne güzellikler görmez ki...

Ey Musa, servetin (sana) yöneldiğini gördüğünde: “Cezasında acele edilen bir günahtır” de. Fakirliğin yöneldiğini gördüğünde de: “Merhaba salih kişilerin alametine” de. Ne cebbar ve zalim ol ve ne de zalimlerle dost ol.

Ey Musa, sonu kınanılacak hayata, uzun olsa bile ömür denilmez. Senden uzaklaştırılan zorlukların akıbeti iyi olursa sana zararı olmaz.

Ey Musa, kitap (Tevrat, veya levh-i mahfuz) tam bir sarahatle senin akıbetini beyan etmiştir. Bununla birlikte nasıl oluyor da bu gözler uyuyabiliyor? Bazılarının sürekli gaflet ve şehvete dalmaları olmasaydı hayattan zevk almaları hiç mümkün olur muydu? Oysa doğru olanlar bu nimetler ve lezzetlerin daha azı için bile ağlayıp inlemekteler.

Ey Musa, kullarıma de ki, merhamet edenlerin en merhametlisiyim; çaresizlerin duasını kabul eden, kötülüğü (üzüntüyü) gideren, zamanı değiştiren, bolluk getiren, az ameli bile kabul eden, çoğa mükâfat veren ve fakiri ihtiyaçsız kılan benim. Benim, daimi galip ve muktedir olduğumu kabul edip dile getirdikten sonra geçmişte işlediklerini telafi etmek için bana dua etsinler. Senin kapına gelen her suçluya de ki: En geniş olan dergâha hoş geldiniz; alemlerin Rabbinin dergâhına yükünüzü indirdiniz. Onlar için mağfiret dile ve (onlara karşı) onlardan biri gibi ol. Sana bağışladığım faziletten dolayı onlara ululanma. Onlara de ki: Yetkisi benden başkasının elinde olmayan fazilet ve rahmetimden bağış dilesinler. Ben büyük fazilet sahibiyim. Suçlulara sığınak, çaresizlere yardımcı, günahkârları affedenim. (Ey Musa,) senin benim yanımda beğenilmiş bir makamın vardır. Beni temiz bir kalp ve doğru konuşan bir dille çağır. Emrettiğim gibi ol ve emrime itaat et. Başlangıcı senden olmayan (nübüvvet ve kitap gibi) şeylerle kullarıma ululanma ve bana yaklaş. Çünkü ben sana yakınım. Ağırlığı ve taşınması seni inciten şeyi senden istemiş değilim, ancak kabul etmem ve bağışta bulunmam için beni çağırmanı istemişim. Te’vil ve tefsirini benden aldığın ve indirilmesi de benimle olan şey (Tevrat) ile bana yaklaş.

Ey Musa, yere bak. Çünkü o yakın bir zamanda senin kabrin olacaktır. Gözlerini göğe dik. Zira başının üzerinde büyük bir padişah vardır. Dünyada olduğun müddetçe kendi haline ağla. Helak olmaktan ve tehlikelerden kork. Sakın dünya hayatının süs ve şatafatı seni aldatmasın. Zulme razı olma ve kendin de zulmetme. Şüphesiz ben mazlumun hakkını zalimden almak için onun pususundayım.

Ey Musa, iyilik on kat sayılır, kötülükse bir; ama bu bir helak olmaya sebep olur. Bana şirk koşma; bana şirk koşman sana yakışmaz. Sebat göster ve doğru ol. İndimde olana rağbet eden ve yaptıklarına pişmanlık duyan kimsenin duası gibi dua et. Şüphesiz gündüzün ışığı, gecenin karanlığını nasıl giderirse iyilik de kötülüğü giderir. Yine gecenin karanlığının gündüzün ışığını kapsaması gibi kötülük de öylece iyiliği kapsayıp onu karartır.

 

 

 

(1)- İshak b. İsmail Nişaburi, İmam Hasan Askeri’nin sıka (güvenilir) ashabındandır. Bk. Camiu’r-Rvat Erdebili, c.1, s.80.

(2)- Tâhâ/125-126.

(3)- Maide/3.

(4)- Şura/22.

(5)- Tevbe/105.

(6)- Asıldan maksat, peygamber ve geçmiş imamlardır.

(7)- Yani Hz.İsamerkebe binmek, bornuz  giymek, zeytin ve zeytin yağı bölgesinde zuhur etmek ve mihrapta ibadet etmek gibi sıfatlarla tanınır.

(8)- Vafi kitabının nakline göre, ayıpların için.