50- KAF SURESİ

 

Mekkîdir, kırk beş âyettir.

(Hasen'e göre 38 ve 39. âyetler Medenîdir. Kaaf kelimesiyle başladığı için bu adla anılmıştır.)

Rahman ve Rahîm Allah Adıyla

 

1- Kaaf, andolsun büyük ve şerefli Kur'ân'a.[1][1]

2- Hayır, onlar, içlerinden bir korkutucunun gelmesine şaşıp kaldılar da kâfirler, gerçekten de dediler, bu şaşılacak bir şey.

3- Ölüp bir yığın toprak olduktan sonra mı? Bu, pek uzak, pek olmayacak bir dönüş.

4- Gerçekten de yeryüzü, onlardan neyi eksiltir, biliriz biz ve katımızdadır her şeyi koruyan ve zapteden kitap.

5- Hayır, gerçek olan Kur’ân, onlara gelince yalanladılar da şimdi darmadağın bir işe daldılar.

6- Bakmazlar mı üstlerindeki göğe? Nasıl kurduk onu ve bezedik ve bir yarığı, yırtığı da yok.

7- Ve yeryüzünü nasıl yaydık ve oraya metin dağlar koyduk ve orada, gözler, gönüller açan güzelim nebatları çifter-çiftter bitirdik.

8- Mâbûduna dönen her kulun, can gözünü açmak ve ona, ibret ve öğüt vermek için.

9- Ve gökten de kutlu bir yağmur yağdırmadayız da o sâyede bağlar, bahçeler ve biçilecek tâneler, yeşertip bitirmedeyiz.

10- Ve hurma ağaçları ki boy atıp uzar ve meyveleri, birbirine bitişmiş, âdetâ istiflenmiştir.

11- Kullara rızık olarak ve o yağmurla ölü şehri diriltiriz, işte kabirden çıkış da böyledir.

12- Onlardan önce Nûh kavmi ve Ashâb-ı Ress ve Semûd kavmi de yalanlamışlardı.

13- Ve Âd ve Firavun kavimleri ve Lût'un kardeşleri.

14- Ve Ashâb-ı Eyke ve Tubba' kavmi; hepsi de peygamberleri yalanlamışlardı da helâk olmayı hak ettiler.

15- İlk yaratışta âciz mi kaldık ki? Hayır; ama onlar, yeni bir yaratışta şüphe içindeler.

16- Ve andolsun ki biz insanı yarattık ve nefsi, onu ne gibi vesveselere düşürür, biliriz ve biz, ona, şah damarından daha yakınız.

17- Ne söyler, ne yaparsa yazan iki melek var, biri sağda oturmuş, biri solda.

18- Hiçbir söz söylemez ki yanında, onu zapteden, gözetip kollayan biri bulunmasın.

19- Ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelip çattı mı buydu işte denir, senin kaçıp durduğun.

20- Ve üfürülür sû'ra, işte bu gündür azap günü.

21- Ve herkes, yanında bir sürüp götüren ve bir tanık olarak gelir.[2][2]

22- Andolsun ki gafletteydin bundan, derken perdeyi kaldırdık gözünden, artık gözün keskin bugün.

23- Arkadaşı olan melek, der ki: İşte, ne yaptıysa hepsi bende, hepsi hazır.

24- Artık atın cehenneme adamakıllı kâfir olan ve gerçeğe karşı inat eden herkesi.

25- Hayrı tamâmıyla meneden zâlim şüpheciyi.

26- Ki Allah'la berâber bir başka mâbut da kabûl etmiştir, atın artık onu çetin azâba.

27- Arkadaşı, Rabbimiz der, onu, taşkınlığa ben sevketmedim ve fakat o, pek uzak bir sapıklık içindeydi.

28- Der ki: Huzûrumda çekişmeyin ve ben, önceden azâp edeceğimi bildirmiştim size.

29- Katımda söz değiştirilemez ve ben, kullara zulmetmem.

30- O gün deriz cehenneme: Doldun mu? Ve der ki: Daha yok mu?

31- Ve yaklaştırılır cennet, çekinenlere ve onlardan uzak değildir.

32- İşte denecek, size, mâbûduna tövbe eden, emri, iyiden-iyiye koruyan herkese vaadedilen bu.

33- Görmediği halde rahmandan korkan ve ona yönelmiş bir yürekle gelen kişiye vaadedilen bu.

34- Esenlikle girin oraya; bugün, ebedîlik günü.

35- Onlaradır ne dilerlerse orada ve katımızda daha da fazlası var.

36- Ve nice nesiller helâk ettik onlardan önce; onlar, bunlardan daha çokluktu, daha güçlü kuvvetliydi, derken şehirleri delik-deşik etmişlerdi, her tarafı ellerine geçirmişlerdi, fakat bir kaçacak yer mi var?

37- Şüphe yok ki bunda, gönlü olana, yahut görerek kulak verene ibret ve öğüt var elbet.

38- Ve andolsun ki biz, gökleri ve yeryüzünü altı günde yarattık ve bir yorgunluk gelmedi bize.

39- Artık sabret ne derlerse ve Rabbine ham ederek onu tenzîh et güneş doğmadan önce ve batmadan önce.

40- Ve geceleyin ve secdelerden sonra.

41- Ve dinle o nidâ edenin, yakın bir yerden bağıracağı gün, sesini.

42- O gün, o bağrışı, gerçek olarak işitecekler; işte o gündür kabirlerden çıkış günü.[3][3]

43- Şüphe yok ki biz diriltiriz ve biz öldürürüz ve dönülüp gelinecek tapı, bizim tapımızdır.

44- O gün yarılır yeryüzü de çıkarlar oradan ve hızlı-hızlı koşarlar; bu toplayış, bize pek kolaydır.

45- Biz daha iyi biliriz ne dediklerini ve senin, onlara, dilediğini yapacak bir kudretin yok, artık, azaptan korkana Kur’ân'la öğüt ver.

 


 
[1][1]) Kaaf, bir rivâyete göre Tanrı adlarındandır, dünyayı çepeçevre kuşatan dağın adıdır diyenler de vardır.
[2][2]) Sürüp götüren bir melekle yaptıklarına tanık olan bir melek. Tanıktan maksat, insanın âzasıdır diyenler de olmuştur. 39-40. Sabah namazıyla öğle ve ikindi namazı, akşam ve yatsı namazlarıyla gece nafilesi.
[3][3]) Surun ikinci defa üfürülüşü.