S.74: Tazyiksiz olarak yukarıdan aşağıya doğru akan azsuyun alt tarafı necise ulaşırsa, üst tarafının hükmü nedir?
S.75: Necis olan bir kumaşı, akar su veya kür suda yıkarken pâk olması için onu suyun dışında mı sıkmak gerekir, yoksa suyun içinde de sıkmak yeterli midir?
S.76: İçindeki doğal tuz sebebiyle yoğunlaşan deniz suları, örneğin, Urumiye gölünün suyu ve ondan daha katı olan sularla abdest alma ve gusletmenin hükmü nedir?
S.77: Bir suya kür hükmünü uygulamak için onun kür olduğunun bilinmesi farz mıdır, yoksa önceden kür olduğu bilinirse şimdi de kür olduğuna karar verilebilir mi? Mesela; Tren deposu ve benzerlerinde olan sular gibi?
S.78: İmam Humeyni'nin İlmihal'inin 147. meselesinde şöyle bir fetva yeralmıştır: İyiyi kötüden ayırteden çocuğun taharet ve necaset hakkındaki sözüne, baliğ oluncaya kadar itibar edilmez. Bu fetva pratikte bir çok zorluklara sebep oluyor. Bu durum karşısında şer'î görevimiz nedir?
S.79: Bazen suya klor gibi bazı maddeler döküldüğünde su süt rengini alıyor; böyle bir suya muzaf su denilir mi? Ve böyle bir suyu abdest alma ve diğer pâklik işlerinde kullanmanın hükmü nedir?
S.80: Bir şeyi temizlemede akar su ile kür su arasında bir fark var mıdır?
S.81: Kaynatılarak buharlaştırılan tuzlu suyun buharından oluşan su ile abdest alınabilir mi?
S.82: Necis olan elbiseleri çok su ile yıkarken sıkmak gerekiyor mu? Yoksa necasetin akıp gitmesinden sonra üzerinden su akması yeterli midir?
S.83: Necis olan büyük bir sergiyi veya halıyı musluk suyu ile yıkadığımızda, sadece necis olan yere borulardan gelen suyun akıtılması yeterli midir? Yoksa artık suyun ondan ayrılması da mı gerekiyor?
S.84: Ayağın altı necis olduğunda pâk olması için onbeş adım yürümek şarttır. Acaba; bu onbeş adım yürümek ayn-ı necaset yok olduktan sonra mıdır, yoksa ayn-ı necaset giderilmeden de yeterli midir? Başka bir ifadeyle; onbeş adım yürümekle ayak altındaki ayn-ı necaset yok olursa ayak altı pâk olur mu?
S.85: Asfalt vb. şeylerle döşenmiş olan caddelerde yürümek, toprak gibi ayak altını temizler mi?
S.86: Güneş pâkedici midir? Eğer pâkediciyse şartları nelerdir?
S.87: Yıkanırken renk veren necis olmuş elbise nasıl pâk olur?
S.88: Guslederken şahsın kullandığı kova ve benzeri kablara su sıçramaktadır. Acaba; bu su pâk kalır mı ve bu suyla gusül tamamlanabilir mi?
S.89: Necis çamur ile yapılan tandırın temizlenmesi mümkün müdür?
S.90: Hayvandan çıkarılarak yeni bir özellik alacak şekilde üzerinde kimyasal işlem yapılan necis yağlar necisliğinde bâki kalır mı, yoksa ona istihale hükmü mü uygulanır?
S.91: Köyümüzdeki hamamda oluşan buhar, hamamın düz tavanına ulaştıktan sonra su damlacıkları halinde yıkanan kimselerin üzerine damlıyor. Acaba; bu su damlacıkları pâk mıdır ve bu su damlacıklarının düşmesinden sonra alınan gusül sahih midir?
S.92: Bilimsel araştırmalara göre, içme suyuna kirletici madensel kalıntıların, bakteri ve mikropların karıştırılması, onun yoğunluğunu yüzde bir bölü on'a vardırıyor. Arıtma tesisleri ise, bu maddeleri sudan arındırarak fiziksel (renk, tad ve koku), kimyasal (kirletici madensel kalıntılardan temizlenmesi) ve sıhhi olma (zararlı mikroplar ve bakterilerden arındırılması) yönünden onu bir çok nehir ve göl suyundan daha temiz ve sağlıklı bir su haline getiriyor. Bu durumda, eğer tasfiye edilen o su necis ise, yapılan bu işlemle pâk olur mu ve ona istihale hükmü uygulanır mı? Yoksa bu arıtmadan sonra elde edilen su necis midir?
S.93: Bölgemizde cenazeye, tahtadan yapılan sedye üzerinde gusül veriyorlar; cenazenin bedeninde ayrıca necis olursa, tahtanın ilk defa dökülen suyu emdiğini dikkate alarak, ölünün temiz olmasıyla birlikte tahta da temiz oluyor mu?
S.94: Göçebeler, özellikle de göç zamanlarında idrar mahallini temizlemek için yeterli su bulamıyorlar. Acaba; tahta ve taş parçalarıyla temizlemeleri yeterli midir?
S.95: Az su ile idrar ve gâit mahallini temizlemenin hükmü nedir?
S.96: Namaz kılanın genel olarak idrar ettikten sonra istibra etmesi gerekir. Ama; idrar yerinin yara olması nedeniyle istibra ettiğimde kan geliyor ve bu kan, yıkamak için kullandığım suya karışarak, beden ve elbisemin necis olmasına sebep oluyor. Eğer, istibra etmezsem, muhtemelen yara iyileşecektir. Dolayısıyla, yaranın devam etmesi istibrayı sürdürdüğümden kaynaklandığı kesindir. Bu durumu sürdürürsem yaram üç aya kadar iyileşmez; bu durumda, istibra edip etmemem gerektiğini açıklar mısınız?
S.97: Ben bir üniversite öğrencisiyim. Bir kaç yıldır bir hastalığa düçar oldum, bu yüzden de çok zorluk çekmekteyim. Şöyle ki, idrar edip istibra yaptıktan sonra bazen idrar mahallinden hacim itibariyle bir damlanın dörtte biri kadar olan bir akıntı geliyor. Bu akıntı bazen idrardan beş dakika veya daha fazla bir süre geçtikten sonra geliyor. Önceleri istibra yapmıyordum ve benden gelen bu akıntı bir kaç damla kadardı. Ama, şimdi istibra yaptığım için akıntı miktarı bir damlanın dörtte biri veya daha az miktarına ulaşmıştır. Bu akıntının temiz olup olmadığını bilmiyorum; acaba, bu halde kıldığım namaz sahih midir?
S.98: İdrar ve istibradan sonra bazen gayri ihtiyarı olarak insandan çıkan idrara benzer akıntı necis midir? Eğer, insan uzun bir süre geçtikten sonra bunun farkına varırsa, önceden bu halde kılmış olduğu namazların hükmü nedir? Ayrıca; gayri ihtiyari olarak gelen bu rutubetin çıkıp çıkmadığını araştırması gerekiyor mu?
S.99: İnsandan çıkan rutubetler hakkında bir açıklama yapar mısınızı?
S.100: Kıblenin tam ters istikametine yerleştirildiğine inandığımız tuvalet taşının bir süre sonra ancak kıble yönünün 20 ila 22 derece uzaklığına yerleştirilmiş olduğunun farkına vardık. Bu durumda; tuvalet taşının yönünü değiştirmemiz gerekir mi?
S.101: İdrar mecrasında bulunan bir hastalık nedeniyle idrar edip istibra yaptıktan sonra idrarımı tutamıyorum ve bir rutubet çıkıyor. Doktora gittim ve tavsiyelerini yerine getirdim. Ama, bir fayda vermedi. Bu durum karşısında görevim nedir?
S.102: Gâit mahallini temizlemeden önce nasıl istibra edilir?
S.103: Bazı kurum ve şirketlerde çalışmak insanın bir takım tıbbi incelemelerden geçmesine bağlıdır. Bu incelemeler avret yerinin açılmasını da içeriyor. Çalışmaya ihtiyaç olursa bu câiz midir?
S.104: Akşam namazı için aldığım abdestle Kur'an-ı Kerim'e dokunabilir miyim ve onunla yatsı namazını kılabilir miyim?
S.105: Başına peruk takan ve çıkardığında zahmete düşen bir kimse, takma saçın üzerine meshedebilir mi?
S.106: Bazıları abdest alırken yüze yalnızca iki avuç su dökülmesi gerektiğini ve üçüncü kez su dökmenin abdesti batıl ettiğini söylüyorlar. Bu söz doğru mudur?
S.107: İnsanın saç ve cildinde doğal olarak oluşan yağ -suyun bedene ulaşmasını önleyen- bir engel sayılır mı?
S.108: Bir süreden beridir, ayaklarıma meshederken parmaklarımın ucundan değil, parmaklarımın üstünün az gerisinden başlayarak ayaklarıma meshediyorum. Böyle meshetmem sahih midir? Eğer, böyle meshetmem sakıncalıysa, kılmış olduğum namazları kaza etmem farz mıdır?
S.109: Ayak meshinin nihaî noktası olan kaab neresidir?
S.110: Devletin, İslami ülke dahilinde yaptırdığı camilerde, sınır merkezlerinde ve devlet dairelerinde abdest almanın hükmü nedir?
S.111: Abdest alırken, bir defa yıkamak amacıyla -abdest uzvuna- bir kaç avuç su dökmenin bir zararı var mıdır? Yine, bir defa yıkamak niyetiyle bir kaç avuç su döker ama birden fazla yıkanırsa hükmü nedir?
S.112: Birisine ait olan araziden çıkan kaynak çeşme suyunu borularla bir kaç km. uzaklıkta olan bir bölgeye götürmek için su borularının söz konusu şahısa ve diğerlerine ait tarlalardan geçirilmesi gerekiyor. Tarla sahipleri razı olmadıkları takdirde bu suyu abdest, gusül ve diğer temizlik işleri için kullanmak câiz midir?
S.113: Mahallemizde su basıncı oldukça düşüktür; su üst katlarda çok zayıf akıyor; hatta bazen kesiliyor. Alt katlarda da zayıf akıyor. Bu yüzden bazı komşular su pompası bağlatmışlardır; pompa çalıştığı zaman üst kattaki dairelerde su kesiliyor, alt katlarda ise kesilmese bile istifade edilemeyecek kadar zayıflıyor, sonuçta abdest ve gusül almak zorlaşıyor ve hatta bazen imkansız hale geliyor. Ama, pompalar çalışmazsa herkesin abdest ve gusül gibi işleri için su yetiyor. Öte yandan yetkililer su pompası takmayı yasaklamış ve takıldığının farkına varınca önce açmalarına dâir ikazda bulunuyor ve eğer açmazlarsa onları cezalandırmanın yanısıra pompayı kendileri açtırıyorlar. Bu durumda: 1- Şer'î açıdan su pompası kullanmak câiz midir. Biz de kullanabilir miyiz? 2- Caiz değilse, su pompası çalıştığı zaman alınan abdest ve guslün hükmü nedir?
S.114: Namaz vakti girmeden önce abdest almanın hükmü nedir? Bir fetvada namaz vaktinin girmesi yaklaştığında abdest alırsa, onunla kılınan namaz sahihtir buyurmuştunuz. Namaz vaktinin girmesinin yakınlaşmasından maksat nedir?
S.115: Abdestte, parmakların yürüme esnasında yere gelen alt kısmını meshetmek müstehap mıdır?
S.116: Abdest alan kimsenin, abdest kastıyla yüz ve ellerini yıkarken eliyle musluğu açıp kapatmasının hükmü nedir?
S.117: Bazı kadınlar tırnaklarındaki ojenin abdest için engel olmadığını ve ince çorap üzerinden meshetmenin câiz olduğunu iddia ediyorlar; bu konuda görüşünüz nedir?
S.118: Savaşta yaralanarak omuriliğinin kesilmesi nedeniyle idrarını kontrol edemeyen bir kimsenin almış olduğu abdestle Cuma hutbelerini dinleyip, Cuma ve ikindi namazlarını aynı abdestle kılması câiz midir?
S.119: Savaşta omuriliğinin kopması nedeniyle idrarını kontrol edemeyen bir kimsenin, abdestten hemen sonra namaz kılmayıp, cemaat namazına katılmak amacıyla namazını ertelemesi câiz midir?
S.120: Abdest almaya kudreti olmayan kimse, abdest aldırması için kendisine bir yardımcı (naib) tutar, ancak abdest niyetini kendi yapar ve kendisi mesheder; eğer, kendisinin meshetmeye de kudreti olmazsa yardımcı onun elinden tutarak ona meshettirir ve eğer bundan da aciz ise yardımcı onun elinden rutubet alarak mesheder. Şimdi şunu sormak istiyorum: Yardımcı tutan kimsenin eli olmazsa hükmü nedir?
S.121:Abdest alırken içinde su bulunan kabın, ibrik gibi borulu mu olması gerekiyor? Eğer borulu olmazsa, onunla alınan abdest batıl mıdır?
S.122: Cuma namazının kılındığı yerin yakınında merkez camisine ait bir abdesthane bulunmaktadır. Oranın su parası caminin gelirinin dışından temin ediliyor. Bu durumda, Cuma namazı kılanların da o suyu kullanmaları câiz midir?
S.123: Öğle ve ikindi namazlarından önce alınan abdest, akşama kadar bozulmadığı takdirde onunla akşam ve yatsı namazları da kılınabilir mi? Yoksa, her namaz için ayrıca niyet edip abdest almak mı gerekiyor?
S.124: Farz bir namaz için vakit girmeden önce abdest almak câiz midir?
S.125: Ayaklarım felç olmuştur. Özel ayakkabı ve koltuk dayanağı ile yürüyorum. Abdest alırken ayakkabılarımı çıkarmam mümkün olmuyor. Bu durumda, ayaklarıma meshetmek hususundaki şer'î vazifem nedir?
S.126: Gittiğimiz yerde su bulmak için kilometrelerce araştırmamıza rağmen sadece kirli bir su bulursak görevimiz nedir? Acaba, bu durumda teyemmüm mü etmemiz gerekir, yoksa o suyla abdest mi almalıyız?
S.127: Abdest almak kendiliğinden müstehap mıdır? Kurbet (Allah'a yakın olmak) kastı ile namaz vakti girmeden abdest alıp sonra onunla namaz kılmak sahih midir?
S.128: Devamlı olarak abdestinde şüpheye düşen bir kimse camiye girmek, namaz kılmak, Kur'an okumak ve masumların mezarını ziyaret etmek gibi durumlarda ne yapmalıdır?
S.129: Abdestin doğru olması için suyun kol ve elin (abdestte yıkanan miktarın) her yerine akması şart mıdır? Yoksa ıslak elle abdest uzuvlarının üzerine meshetmek yeterli midir?
S.130: Başı sağ elle meshetmek câiz olduğu gibi, sol elle de meshetmek câiz midir? Yine başı aşağıdan yukarıya doğru meshetmek de câiz midir?
S.131: Başa meshetmede ıslaklığın saça çıkması yeterli midir? Yoksa elin ıslaklığının başın derisine de ulaşması mı gerekir. Ayrıca, peruk kullanıldığında nasıl meshedilmelidir?
S.132: Abdest ve gusül azalarını yıkama arasında ara vermenin hükmü nedir?
S.133: Sürekli olarak bağırsaklarından az miktarda yel çıkan bir kimsenin abdest ve namaz hususunda görevi nedir?
S.134: Toplu konutlarda oturan bazı şahıslar, kendi paylarına düşen kapıcı, yararlandıkları sıcak su, soğuk su ve klima gibi hizmetlerin paralarını ödemiyor ve bu gibi hizmetlerin karşılığını razı olmadıkları halde komşularının üzerine yıkıyorlar; acaba, şer'î açıdan bunların namaz, oruç vb. ibadetleri batıl mıdır?
S.135: Cenabet guslü aldıktan üç-dört saat sonra namaz kılmak isteyen bir şahıs, guslünün batıl olup olmadığında şüphe etmektedir. Bu durumda, ihtiyat olarak abdest almasında bir sakınca var mıdır?
S.136: Bulûğ çağına ermemiş küçük çocuklar da küçük hades yüzünden taharetsiz (abdestsiz) sayılırlar mı? Bu durumda, onların Kur'an'ın yazısına dokunmalarına müsade etmek câiz midir?
S.137: Abdest uzuvlarından biri yıkandıktan sonra henüz abdest bitmeden önce necis olursa hükmü nedir?
S.138: Ayaklara meshederken, ayakların üzerlerinde su damlaları olmasının abdest için bir sakıncası var mıdır?
S.139: Örneğin; eğer sağ kol omuzdan kesilmiş olursa, sağ ayağın meshi kalkar mı?
S.140: Abdest aldıktan sonra aldığı abdesttin batıl olduğunu anlayan kimsenin hükmü nedir?
S.141: Abdest uzuvlarında, bezle sarılmasına rağmen kanı durmayıp devamlı kanayan bir yara bulunan kimse nasıl abdest almalıdır?
S.142: İrtimasi abdestte yüz ve kolları iki defadan fazla suya daldırmak câiz midir?
S.143: Abdestten sonra yüz ve kolları kurulamak mekruh mudur? Ve bu ikisini kurulamamak müstehap mıdır?
S.144: Kadınların saç ve kaşları boyamada kullandıkları suni boyalar, abdest ve gusül için sakınca teşkil eder mi?
S.145: Mürekkep, suyun (bedene) ulaşmasını engeller mi? Dolayısıyla elde mürekkep bulunması abdestti batıl eder mi?
S.146: Başa meshederken, başın ıskallığının yüzün rutubetine kavuşması abdesti batıl eder mi?
S.147: Abdest alması, normalde abdest alınabilecek zamandan fazla süren kimse, abdest uzuvlarını yıkadığını kesin olarak bilmesi için ne yapmalıdır?
S.148: Vücudumun bazı yerlerinde döğme şekiller var; bazıları bunun abdest, gusül ve namazı batıl ettiğini söylemekteler, bu hususta yapmam gereken nedir?
S.149: İdrar ve istibra edip abdest aldıktan sonra insandan çıkan idrar mı, meni mi olduğu şüpheli olan bir rutubetin hükmü nedir?
S.150: Abdestte, kadınlarla erkeklerin arasındaki farkı açıklar mısınız?
Allah'ın İsimlerine ve Kur'an Ayetlerine Dokunmak S.151: Allah Teala'ya dönen zamirlere -O'nun yüce adıyla cümlesinde olan O zamiri gibi- dokunmanın hükmü nedir?
S.152: Arapça ve Farsça'da Ayetullah kelimesinde olduğu gibi lafz-ı celale (Allah kelimesi) yerine ilah veya ...l yazılmaktadır. Bu ikisine abdestsiz olarak dokunmanın hükmü nedir?
S.153: Çalıştığım kurumda yazılan bütün mektuplarda Allah kelimesi ...l şeklinde yazılmaktadır; lafz-ı celale yerine bir Elif ve üç nokta yazılmasının şer'an bir mahzuru var mıdır?
S.154: Lafz-ı celaleye abdesti olmayan kimselerin ellerinin değebileceği ihtimaline dayanarak lafz-ı celalenin ...l şeklinde yazılması câiz midir?
S.155: Körler, altı noktadan oluşan özel bir alfabeye parmaklarını sürerek okumaktalar. Bu alfabeyle Kur'an-ı Kerim öğrenirken ve bu yazıyla yazılan Allah kelimesine dokunurken körlerin abdestli olmaları gerekir mi?
S.156: Abdestsiz bir kimsenin (içinde Allah kelimesi olan) Abdullah ve Habibullah gibi şahıs isimlerine dokunmasının hükmü nedir?
S.157: Hayız olan bir kadının, Resulullah'ın (s.a.a) isminin yazılı olduğu kolyeyi boynuna takması câiz midir?
S.158: Abdestsiz olarak Kur'an-ı Kerim'in yazısına dokunmanın haram oluşu, Mushaf-ı Şerif'e mi mahsustur, yoksa ayrı bir kitapta, tabloda veya duvarda vb. gibi şeylerde yazılmış Kur'an ayetlerini de içeriyor mu?
S.159: Üzerine Ayet-el Kursi gibi Kur'an ayetleri yazılmış olan bir tabağı bereket ve hayra vesile olsun diye yemek için kullanmanın bir sakıncası var mıdır?
S.160: Daktilo gibi yazı araçlarıyla Allah'ın isimlerini, Kur'an ayetlerini ve masumların isimlerini yazan kimselerin yazarken abdestli olmaları gerekir mi?
S.161: İran İslam Cumhuriyeti'nin arması, lafz-ı celale isimlerinden midir? Onun idari kağıtlar üzerinde basılıp yazışmalarda kullanılmasının hükmü nedir?
S.162: Devlet dairelerinde bazı resmî yazışma kağıtlarının baş kısmı İran İslam Cumhuriyeti'nin armasıyla süslenmiştir. Yine; hastanelerde ve kiliniklerde kullanılan reçete üzerinde arapça, Şifa veren O'dur ibaresi yazılmıştır. Bu kağıtların kullanıldıktan sonra atılmalarının veya kana bulaştırılmalarının hükmü nedir?
S.163: Üzerine Kur'an ayetleri yazılı olan posta pullarını kullanmanın hükmü nedir? Yine; lafz-ı celaleyi ve diğer ilahi isimleri veya kurumların Kur'an-ı Kerim ayetlerini içeren armalarını dergilerde ve günlük yayınlanan gazetelerde basmanın hükmü nedir?
S.164: Üzerinde Allah'ın ismi olan posta pullarını çöp kutusuna atmanın ve onlara abdestsiz el sürmenin hükmü nedir?
S.165: Yüzük kaşlarına yazılan yazılara el sürmek câiz midir?
S.166: Esnafların sattıkları eşyaları, kesin olarak Allah'ın isimlerinin yazılı olduğu bilinen gazetelerle sarması ve bu gazetelere abdestsiz olarak el sürmek câiz midir?
S.167: Yakılma, ayak altında kalıp çiğnenme ihtimali olmasını dikkate alarak gazetelerde peygamberlerin isimlerini ve Kur'an ayetlerini yazmanın hükmü nedir?
S.168: Allah'ın isimlerinin yazılı olan şeyleri nehir ve kanallara atmanın hükmü nedir; bu saygısızlık sayılır mı?
S.169: Acaba sınav kağıtlarını inceledikten sonra çöpe atarken veya yakarken araştırıp onların üzerinde Allah ve masumların isimlerinin yazılı olmadığından emin olmamız gerekir mi? Yine bir tarafı yazılmış olan kağıtları atmak israf sayılır mı?
S.170: Saygı gösterilmesi farz olup taharetsiz olarak dokunulması haram olan mübarek isimler hangileridir?
S.171: Büyük elçilik açıldığı günden beri, dahili kuruluşlar tarafından çok sayıda gazete ve dergi gönderilmiştir; bunların sayfalarının çoğunda Allah Teala'nın isimleri vb. vardır; bunları ne yapmamız gerekir?
S.172: Mukaddes isimleri ve Kur'an ayetlerini gerektiğinde yok etmenin şer'î yolları nelerdir. Yine, bir takım önemli bilgileri korumak için onları yok etmek gerektiğinde lafz-ı celale ve Kur'an ayetlerinin yazılı olduğu kağıtları yakmanın hükmü nedir?
S.173: İki harfi bir arada kalmayacak şekilde mübarek isimleri ve Kur'an ayetlerini küçük parçalara keserek okunmaz hale getirmenin hükmü nedir? Yine, onların yok edilip hükümlerini düşürmek için bazı harfler ekleyerek veya bazı harfleri silerek yazı şekillerinin değiştirilmesi yeterli midir?
S.174: Cünüp olan kimsenin, vakit daraldığında teyemmüm edip, necis beden ve elbiseyle namaz kılması câiz midir, yoksa beden ve elbisesini temizlemeli ve namazını kaza olarak mı kılmalıdır?
S.175: Cinsi münasebet olmaksızın meninin rahime ulaşması cünüp olmaya sebep olur mu?
S.176: Tıbbî aletlerle dahili muayene edildikten sonra kadınların gusletmeleri farz mıdır?
S.177: Sünnet yeri kadar dahil olur, ama meni gelmezse, cenabet guslü yalnızca kadına mı farz olur yoksa erkeğe mi ya da her ikisine de mi farz olur?
S.178: Hangi durumda ihtilam dolayısıyla kadınlara gusül farz olur? Acaba, kocasıyla şakalaşma ve oynaşma esnasında gelen rutubet meni hükmünde midir? Bu durumda bedende gevşeklik meydana gelmezse ve tatmin olmazsa yine de kadına gusül farz olur mu? Velhasıl cima yapmaksızın kadınlar nasıl cünüp olurlar?
S.179: Bekâr kızdan, elinde olmayarak bir rutubet gelirse, ona cenabet guslü farz olur mu? Ve bu rurubet meni sayılır mı, yoksa guslün lazım olması için şehvetle birlikte mi olması gerekir?
S.180: Şehveti tahrik edici bir kitabı okumakla veya başka bir sebepten dolayı şehveti tahrik olan bekâr bir kıza gusül farz olur mu? Gusül farz olduğu takdirde hangi gusül farz olur?
S.181: Şakalaşma halinde kendisinden şehvetle bir su çıktığını hisseden kadına cenabet guslü farz olur mu?
S.182: Kocasıyla cima yaptıktan sonra rahminde meni kaldığı halde hemen gusleden bir kadından, gusülden sonra meni gelirse guslü sahih midir? Ve gusülden sonra çıkan meni pâk mıdır?
S.183: Bir süreden beridir cenabet guslü hakkında şüpheye düşmüşüm; hatta hanımıma bile yaklaşamıyorum; bununla birlikte gayri iradi olarak bende bir durum meydana geliyor ve üzerime cenabet guslünün farz olduğunu zannediyorum. Hatta, bir günde bir kaç defa guslediyorum. Bu durum karşısında benim görevim nedir?
S.184: Hayız halindeyken yapılan cenabet guslü sahih midir ve kadının üzerinden cenabet guslü mükellefiyetini kaldırır mı?
S.185: Hayız halinde cünüp olan bir kadının, temizlendikten sonra cenabet guslü yapması da farz mıdır, yoksa hayız bulunduğundan dolayı farz olmaz mı?
S.186: Hangi durumda insandan gelen rutubetin meni olduğuna hükmedilir?
S.187: Bazen guslettikten sonra, el ve ayak tırnaklarının kenarlarında sabun kalıntılarının kalmış olduğu görülüyor. Elbette, bu durum gusül esnasında değil, hamamdan çıkıp dikkat edince anlaşılıyor. Bu durumda, görev nedir? Bu kalıntıların altına suyun işleyeceği kesin olarak bilinmediği halde, bazıları bilmeyerek veya bu hususa dikkat etmeksizin abdest alıyor ve guslediyorlar.
S.188: Karısıyla öpüştüğü veya oynaştığı zaman erkekten gelen rutubetin hükmü nedir?
S.189: Kardeşlerden birisi, gusletmeden önce bedeni temizlemenin farz olduğunu ve gusül esnasında bedeni örneğin meniden temizlemenin guslü batıl ettiğini söylüyor. Bu söz doğru ise, geçmişte kılmış olduğumuz namazlar batıl mı oluyor ve onları kaza etmek mi gerekir? Elbette; ben bu hükmü bilmiyordum.
S.190: Uykudayken insandan gelen rutubet meni hükmünde midir? Elbette, bu rutubet geldiğinde üç alametten hiç birisi, -yani sıçrıyarak, şehvetle gelmesi ve bedenin gevşemesi- gerçekleşmemiş ve sadece uyandıktan sonra iç çamaşırında rutubet olduğunu görmüştür.
S.191: Ben fakir aileden bir gencim, sık sık muhtelim oluyorum ve babamdan hamam ücretini istemekten utanıyorum; evimizde de banyo yoktur. Bu konuda bana yol gösterir misinizi?
S.192: Köylerin birisinin hamamı bozulduğu için uzun süreden beri kapalı olarak kalmıştı. Köy halkı temizlik hususunda büyük zorluklarla karşılaşıyordu; köy halkının baskısı sonucu, ilgili devlet dâiresine yazılı olarak başvurduk. O yazıyla şunları ifade ettik: Köyümüzün hamamı kar ve yağmur sonucu tahrib olmuş ve artık tamir edilmeyecek bir durumdadır; dolayısıyla, yeni bir hamamın yapılmasına ihtiyacımız vardır. Söz konusu daire ise bu iş için gerekli ödeneği ayırıp yapım ve onarma kurumu aracılığıyla yeni bir hamam yaptırdı. Yukarda anlattıklarımız göz önüne alınarak bu hamamdan temizlik ve gusül için yararlanmanın şer'î bir sakıncası var mıdır?
S.193: Ben büyük bir zorlukla karşı karşıyayım. Bir damla suyla bile bedenimi yıkamam ve hatta ıslak elimle meshetmem dahi vücuduma zarar veriyor. Vücudumun bir kısmını yıkadığımda dahi kalp atışlarım hızlanıyor ve bir çok yan etkilere de sebep oluyor. Cünüp olursam namaz kılmak, camiye girmek vb. işler için bir kaç ay gusül yerine teyemmüm etmem gerekecek. Bu durumda, eşimle münasebette bulunmam câiz midir?
S.194: Farz veya müstehap bir gusül alırken kıbleye doğru dönmek farz mıdır?
S.195: Gusül almada kullanılmış olan bir suyla tekrar gusül almak doğru mudur? Elbette, önceki gusül az suyla alınmıştır ve beden de gusülden önce temizlenmiştir. Yine, karı-kocanın birbirlerinin gusül almada kullanmış olduğu suyla tekrar gusül alması sahih midir?
S.196: Cenabet guslü alan kimse gusül esnasında küçük abdesti bozan bir durumla karşılaşırsa, guslü yeniden baştan başlaması mı gerekir? Yoksa, guslü bitirip abdest alması mı lazımdır?
S.197: İdrardan sonra gayr-i ihtiyari ve şehvetsiz olarak meniye benzer yoğun bir rutubet gelmektedir. Bu rutubet meni hükmünde midir?
S.198: Üzerine birden fazla müstehap veya farz gusül yahut her iki türden gusül lazım gelen kimsenin, yalnızca bir gusül alması diğerinden kifayet eder mi?
S.199: Cenabet guslü dışındaki bir gusül abdest yerine geçer mi?
S.200: Cenabet guslü alındığında suyun beden üzerinde akması şart mıdır?
S.201: Eğer insan, hanımıyla münasebette bulunarak kendini cünüp ettiği takdirde, gusül etmek için su bulunmayacağını ya da vaktin gusül ve namaz için yeterli olmadığını bilirse, hanımıyla münasebette bulunması câiz midir?
S.202: Ben 22 yaşında bir gencim, bir süreden beridir saçlarım dökülmeğe başladı, bu da beni çok üzüyordu; bu yüzden başıma saç ektirdim. Sormak istediğim şudur: Eğer guslederken başıma ektirdiğim saç suyun başımın derisinin bazı yerlerine ulaşmasına engel olursa, bu guslün hükmü nedir?
S.203: Cenabet guslünde başla bedenin diğer uzuvları arasında tertibe riayet etmek yeterli midir, yoksa, sağ ve sol taraf arasında da tertibe riayet etmek gerekir mi?
S.204: Tertibî gusül alırken önce sırtımı yıkayıp, sonra tertibi gusül almaya niyet etmemde bir sakınca var mıdır?
S.205: Kadına, gusül ederken saçlarının tamamını yıkaması farz mıdır? Acaba, suyun başın derisinin tamamına ulaşması yeterli değil mi?
Batıl Gusüllerle İlgili Hükümler S.206: Bulûğ çağına eriştiğinde guslün farz oluşunu ve alınma şeklini bilmeyen ve böylece on seneye yakın bir süre geçtikten sonra taklit etmesi gerektiğini ve guslün ona farz olduğunu anlayan bir kimsenin vazifesi nedir? Namaz ve oruçlarını kaza etmek gibi sorumlulukları var mıdır?
S.207: 14 yaşından önce ve sonra istimna eden ve meni geldiği halde gusül etmeyen bir gencin görevi nedir? Acaba; istimna edip ondan meni geldiği bu süre içerisinde gusletmesi farz mıydı? Veya bu süre içerisinde kılmış olduğu bütün namazlar, tuttuğu oruçlar batıl mıdır ve onları kaza etmesi mi gerekir? Elbette, muhtelim olduğunda da gusletmiyordu ve meni gelmesinin guslü gerektirdiğini de bilmiyordu.
S.208: Malesef, bir kaç yıl boyunca cenabet hususunda ve cenabet guslü hükümleri hakkında hiç bir bilgim yoktu. Aynı zamanda, namaz kılıyor ve oruç tutuyordum. Bu durumda ne yapmam gerekir?
S.209: Cünüp olduktan sonra aldığı gusüller yanlış ve batıl olan kimsenin hükmü bilmediğini dikkate alarak kılmış olduğu namazların hükmü nedir?
S.210: Farz gusüllerden birinin niyetiyle guslettim. Hamamdan çıktıktan sonra tertip üzere gusül almadığımın farkına vardım, ama; yalnızca tertibi niyet etmenin yeterli olduğuna ihtimal verdiğimden yeniden gusül almadım. Fakat şimdi tereddüt içerisindeyim, acaba bütün namazlarımı kaza mı etmem gerekir?
S.211: Cenabet guslü alırken, önce sağ tarafımı, sonra başımı, daha sonra da sol tarafımı yıkıyordum. Konuyu sorup öğrenmedim de; bu durumda benim namaz ve oruçlarımın hükmü nedir?
S.212: Teyemmümün sahih olduğu toprak, alçı ve mermer taşı gibi şeyler duvarda olursa, onların üzerine teyemmüm etmek sahih midir? Yoksa onların yer üzerinde olması mı gerekir?
S.213: Eğer cünüp olur ve hamama ulaşma imkanım olmadığından bir kaç gün cünüp olarak kalırsam, acaba gusül yerine bir defa teyemmüm ettikten sonra diğer namazlar için önceki gibi abdest almam veya teyemmüm etmem gerekir mi? Yoksa, bir teyemmümle yetinebilir miyim? Yenilemem gerektiğinde abdest mi almam gerekir, teyemmüm mü?
S.214: Gusülde olan hükümler gusül yerine olan teyemmümde de geçerli midir? Yani, teyemmümle de camiye girmek câiz midir?
S.215: Omuriliği kopması yüzünden meslus olan (idrarını tutamayan) bir kimsenin, hamama gitmesinde bir miktar zahmet olduğundan dolayı Cuma ve ziyaret guslü gibi müstehap gusüller yerine teyemmüm edebilir mi?
S.216: Su olmadığı veya suyun kendisine zararlı olduğu için gusül (cenabet guslü) yerine teyemmüm eden bir kimse, camiye gidip cemaat namazı kılabilir mi? Bu adamın Kur'an okumasının hükmü nedir?
S.217: Uykuda iken insandan bir rutubet gelir ve uyandıktan sonra hiç bir şey hatırlamaz, ama elbisesinde rutubet olduğunu görürse, sabah namazının vakti daralması nedeniyle hatırlamak için düşünmeye de vakti olmazsa; bu durumda ne yapmalıdır? Abdest yerine mi teyemmüm etmeğe niyet etmelidir, gusül yerine mi?
S.218: Hadis-i şerifte, her gün hamama gitmek insanı zayıflattığının buyrulduğu dikkate alınarak; bir kaç gece aralıksız cünüp olan kimsenin görevi nedir?
S.219: Namaz kılmak ve mübarek Ramazan ayını oruç tutmak isteyen bir kimse, gayri ihtiyari olarak meni gelmesi yüzünden devamlı cünüp oluyor ve bir takım nedenlerden dolayı her saat ve her gün gusletmesi mümkün değildir. Namaz ve oruçları yerine getirebilmek için bu adamın ne yapması gerekir?
S.220: Bir hastalık nedeniyle elimde olmadan, zevk söz konusu olmaksızın benden sık sık meni geliyor. Bu durumda namaz konusunda görevim nedir?
S.221: Guslederse hasta olacağına inandığından dolayı cenabet guslünü terkedip sabah namazını teyemmümle kılan bir kimsenin hükmü nedir?
S.222: Tehlikeli olmayan bir cilt hastalığım var. Yıkandığımda cildim kuruyor; hatta el ve yüzümü yıkadığımda da bu durum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, vücuduma yağ sürmek zorundayım. Bu yüzden de abdest almak istediğimde zorluk çekiyorum; özellikle de sabah namazı için abdest almam çok zor oluyor. Bu durumda, sabahları abdest yerine teyemmüm etmem câiz midir?
S.223: Vaktin dar olduğunu zannederek teyemmümle namaz kıldıktan sonra, abdest için de yeterli vaktin olduğunu anlayan bir kimsenin bu namazının hükmü nedir?
S.224: Hamamı olmayan bir yerde yaşıyoruz. Bazen mübarek Ramazan ayında sabah ezanından önce uykudan uyandığımda cünüp olduğumu görüyorum. Bu vakitte suyun soğuk olmasının yanısıra, halkın gözü önünde genç bir adam gece yarısı kalkıp bir küçük kazan ve benzerinde ısıtılan suyla gusletmesi de ayıptır. Bu durumda, yarının orucu hususunda görevim nedir? Teyemmüm edebilir miyim? Ve gusledemediğim takdirde orucu yememin hükmü nedir?
S.225: Annem, Peygamber efendimizin neslindendir. Acaba, ben de seyyide sayılır mıyım ki, altmış yaşına kadar aybaşı gördüğüm kanı hayız kabul edip kan gördüğüm zamanlar namaz ve oruçlarımı terkedeyim?
S.226: Günü belli olan adak orucuna niyet ettiğinde hayız olan kadının hükmü nedir?
S.227: Kadının, temizlendiğine kanaat getirdikten sonra gördüğü lekelerin hükmü nedir? Elbette bu lekeler kan veya suyla karışmış kan özelliğini taşımıyor.
S.228: Oruç tutmak için ilaç kullanarak adet olmayı önlemenin hükmü nedir?
S.229: Hamile olan bir kadın, hamilelik döneminde zayıf bir kanama geçirir ama, çocuğu düşmezse gusletmesi farz olur mu?
S.230: Adet süresi belli -örneğin yedi gün- olan bir kadın hamileliği önlemek için spiral kullandığı için her defasında oniki gün kan görmeğe başlamıştır; acaba, yedi günden fazlası hayız kanı mıdır, istihaze midir?
S.231: Hayız ve nifaslı kadınların, imamların evlatlarının mezarlarının bulunduğu türbelere girmeleri câiz midir?
S.232: Kürtaj yaptıran bir kadın nifaslı mı sayılır?
S.233: Kadının yaise olduktan sonra gördüğü kanın hükmü ve bu kadının vazifesi nedir?
S.234: İstenmiyen hamileliklerden korunma yollarından biri de hamileliği önleyici ilaçlar kullanmaktır. Fakat, bu ilaçları kullanan kadınlar adet günlerinde ve ondan sonra kan lekeleri görüyorlar, bu kan lekelerinin hükmü nedir?
S.235: Günümüzde, ister erkek olsun, ister kadın, ölülerin kefen ve defin işleri bazı erkekler (mezarlığın sorumluları veya orda ücretle çalışanlar) tarafından yapılmaktadır. Bunların ölünün mahremi olmadıkları da bilinmektedir; bu durumda bu tür yapılan defin işleminin bir mahzuru var mıdır?
S.236: Köylerde genelde ölülere evlerin içerisinde gusül veriyorlar. Bazen küçük çocukları olan ölünün bir vesisi de olmuyor; bu gibi yerlerde görüşünüz nedir?
S.237: Yüksek bir yerden düşerek veya başka bir kaza sonucu ölen bir kimsenin bedeninden kan gelmeğe devam ettiği takdirde görev nedir? Kanın kendiliğinden veya tıbbî yollarla kesilmesi mi beklenmelidir? Yoksa, kan gelmesine rağmen defnetmeleri mi gerekir?
S.238: Şimdilik saha halini almış olan bir yeri kanal geçirmek için kazdıklarında yaklaşık 40 ile 50 yıl önce defnedilmiş olup mezarının izleri kaybolan bir ölüye ait kemikler bulunmuştur. Acaba, bakmak için bu kemiklere el sürmenin bir sakıncası var mı? Ve bu kemikler necis midir?
S.239: İnsan, kendisi için almış olduğu kefen ile babasını, annesini veya yakın bir akrabasını kefenlemesi câiz midir?
S.240: Tıbbî incelemeler yapan bir grup, bazı tıbbî inceleme ve deneyler yapmak için ölünün kalp ve diğer bazı uzuvlarını bedeninden çıkarıp bir gün sonra defnediyorlar. Dolayısıyla, şu soruları cevaplandırmanızı rica ediyoruz: a) Üzerinde deney ve inceleme yapılan cenazelerin müslüman cenazeleri olduğuna göre bu işi yapmamız câiz midir? b) Bu kalp ve dokuları ölünün bedeninden ayrı defnetmek câiz midir? c) Bu kalp ve dokuları ayrı defnetmenin bir çok zorlukları bulunduğu için onları başka bir cenazenin bedeniyle birlikte defnetmek câiz midir?
S.241: İnsanın kendisi için kefen alıp farz ve müstehap namaz vakitlerinde onu yere serip üzerinde namaz kılması, Kur'an okuması ve ölürken onu kendine kefen yapması câiz midir? Yine, İslam dininde, insanın kendisi için kefen alıp onun üzerine Kur'an ayetlerini yazması ve yalnızca kefen olarak kullanması câiz midir?
S.242: Son zamanlarda yaklaşık yediyüz yıl öncesine ait olan mezar içerisinde bir kadın iskeleti bulunmuştur. Kafatasında bir miktar saç bulunan bu iskelet kamil bir insan iskeletinden ibarettir. Arkeologlar onun müslüman bir kadının iskeleti olduğunu söylüyorlar. Acaba; ibret olsun diye bu iskeletin mezar şeklinde yapılan bir yere konarak, ahireti hatırlatan bazı ayet ve hadislerin de yazılarak tarihî eserler müzesi tarafından sergilenmesi câiz midir?
S.243: Bir köyde kimsenin malı, mülkü veya vakfı olmayan bir mezarlık var. Acaba, köy halkının, şehirden veya başka bir köyden olan cenazenin ya da o mezarlığa defnedilmeyi vasiyet etmiş olan birisinin oraya defnedilmesini önlemeleri câiz midir?
S.244: Bazı hadislerde mezarların üzerine su dökmenin müstehap olduğu yeralmıştır -Lealiy-yil Ahbar kitabında olan hadisler gibi-. Acaba bu, ölünün defnedildiği güne mi mahsustur, yoksa her zaman için geçerli midir? Bu konudaki görüşünüz nedir?
S.245: Niçin ölüyü geceleyin defnetmiyorlar? Ölüyü geceleyin defnetmek haram mıdır?
S.246: Trafik kazasında ölen bir kimseyi yıkayıp, kefenleyip, mezarlığa getirerek mezara koymak istediklerinde tabut ve kefeninin, ölünün başından akmakta olan kana bulaşmış olduğunu gördüler; bu durumda, kefeni değiştirmeleri gerekir mi?
S.247: Bu şahıs kanlı kefenle defnedilirse, hükmü nedir?
S.248: Kanlı kefenle defnedilen bu ölünün defnedilmesinden üç ay geçtikten sonra, mezarını açmak câiz midir?
S.249: Aşağıdaki üç soruya cevap verir misiniz: 1- Hamile kadın doğum esnasında ölürse karnındaki çocuğun aşağıdaki durumlarda hükmü nedir: a) Çocuğa, yeni ruh verilmiştir (üç aylık veya daha fazladır) ama, anne rahminden çıkarıldığı takdirde ölme ihtimali çok güçlüdür. b) Çocuk yedi aylık veya daha fazladır. c) Çocuk anne rahminde ölmüştür. 2- Hamile kadın doğum esnasında ölürse karnındaki çocuğun da ölüp ölmediği araştırmaları diğerlerine farz mıdır? 3- Hamile kadın doğum esnasında ölmüştür ve karnındaki çocuk sağdır. Ama; -normalin aksine- birisi çocuğun sağ olmasına rağmen annesinin karnındaki çocukla birlikte defnedilmesini emretmektedir. Bu konuda görüşünüz nedir?
S.250: Belediye, mezarlıktan daha iyi yararlanılması için mezarların iki kat halinde yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu konudaki şer'î hükmü açıklamanızı rica ederiz?
S.251: Bir çocuk su kuyusuna düşmesi sonucu orada boğularak ölmüştür. Kuyuda bulunan su dolayısıyla çocuğun bedeni çıkarılamıyor bu durumda ne yapmak gerekir?
S.252: Bölgemizde sine ve zincir vurma törenleri sadece Ehl-i Beyt imamları (a.s), şehidler ve din büyüklerinin matem merasimlerinde yapılmaktadır. Acaba; silahlı kuvvetler yetkililerinin veya İslam Cumhuriyeti ve bu müslüman halka önemli hizmetleri geçen şahsiyetlerin de vefatında bu tür törenlerin yapılması câiz midir?
S.253: Geceleyin mezarlığa gitmenin mekruh olduğu bilinmekle birlikte, geceleyin mezarlığa gitmenin İslami terbiye açısından etkili olduğunu gören bir kimsenin hükmü nedir?
S.254: Kadınların cenaze teşyiine katılmaları ve cenazeyi taşımaları câiz midir?
S.255: Bazı aşiretler arasında, biri ölünce matem törenlerine katılanlara yemek vermek üzere çok sayıda koyun kesmek bir gelenek halini almıştır. Bu iş bazen büyük boyutta zarar verecek şekilde borç altına girmeği gerektiriyor. Bu gelenekleri yaşatmak için bu zararları üstlenmek câiz midir? Ölü sahiplerinin ve bu merasimlere katılanların şer'î hükmü nedir?
S.256: Şu anda bir bölgede mayın patlaması sonucu ölen kimseye şehid hükmü uygulanır mı?
S.257: İnkılap muhafızları ordusunda görev yapan kardeşler bazen Mehabad, Urumiye veya diğer bölgelerde İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı savaşan düşman çeteleriyle çatışıyorlar; dolayısıyla şehid düşenler oluyor. Acaba; bu aziz şehidlere gusül veya teyemmüm vermek farz mıdır? Yoksa bu bölgeler de savaş meydanı mı sayılmaktadır?
S.258: Sakalını tıraş eden bir kimse, -çocukları da ya yurt dışına kaçan münafıklardandır ya da pişmanlığını ilan edenlerdendir- mü'min bir kimsenin cenaze namazında mü'minlere imamlık edebilir mi?
S.259: Mü'min bir kişi (dünyanın herhangi bir yerinde) İslam hükümlerini icra etmek yolunda veya gösteri sırasında ya da Caferî fıkhını uygulama yolunda öldürülürse şehid sayılır mı?
S.260: Uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan dolayı kanun gereği idama mahkum olup yüksek divan yetkililerinin onayı ile idam edilen bir kimsenin cenaze namazı kılınır mı? Ve onun için düzenlenen matem merasimleri, Kur'an okuma ve Ehl-i Beyt mersiyeleri okuma merasimlerinin hükmü nedir?
S.261: Canlı bir insanın bedeninden kopmuş olan etli kemiğe dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
S.262: Çekilen dişin üzerinde gelen diş etine dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
S.263: Elbisesiyle birlikte defnolunan şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
S.264: Ben tıp fakültesinde okuyan bir öğrenciyim. Otopsi esnasında bazen ölünün bedenine dokunmak zorunda kalıyorum. Elbette, biz bu ölülerin müslüman ölüler olduklarını bilmiyoruz. Fakat, yetkili kişiler kesin olarak onların gusül verilmiş olan müslüman ölüleri olduğunu söylüyorlar. Bunlara atfen bu ölülere dokunduktan sonra namazla ilgili olarak görevimizin ne olduğunu ve üzerimize meyyite dokunma guslü farz olup olmadığını açıklamanızı rica ediyoruz.
S.265: İsmi ve nereli olduğu bilinmeyen bir şehid bir kaç çocukla birlikte bir mezarda defledilmiş ve bir aydan sonra bu şehidin, mezarın bulunduğu şehrin halkından olmadığını kanıtlayacak bazı belirtiler ele geçmiştir. Acaba; bu durumda o mezarı açmak câiz midir?
S.266: Mezarı kazmaksızın ve üzerindeki toprak giderilmeden, bazı özel kameralarla kabrin içerisinden bilgi ve filim elde etmek mümkün olursa, buna da mezarı açmak denir mi?
S.267: Belediye, sokağı genişletmek amacıyla mezarlığın etrafındaki makbere odalarını yıkmak istiyor. Bunu göz önünde bulundurarak aşağıdaki soruları cevaplamanızı rica ediyoruz: 1- Mezarlık görevlilerinin bu odalarda bulunan mü'minlerin kabirleri hususundaki vazifeleri nedir? 2- Bu ölülerin kemiklerini ordan çıkarıp ayrı bir yerde defnetmek câiz midir?
S.268: Şer'î ölçülere riayet etmeksizin Müslümanların mezarlarını yıkmağa kalkışan bir kimseye karşı diğer Müslümanların görevi nedir?
S.269: Babam 36 yıl önce bir mezarda defnolmuştur. Şimdi de vakıf idaresinden izin alarak kendim o mezardan yararlanmak istiyorum. Mezar vakıf olduğuna göre kardeşlerimden de izin almam gerekir mi?
S.270: Ben tıb tahsili yapmakta olan bir üniversite öğrencisiyim. Araştırma için ihtiyaç duyduğumuz doğal kemikler ders okuduğumuz yerde az olduğundan, eski mezarlarda bulunan kemiklerden yararlanmamız câiz midir? Yine, müzelerde veya mezarlarda bulunan kemiklere el sürmekle meyyite dokunma guslü farz olur mu?
S.271: Hangi durumlarda mezarı açmak câizdir? Müslüman mezarlığını yıkıp başka bir merkez durumuna getirmenin (şer'î bir) yolu varsa, açıklamanızı rica ederiz.
S.272: Dinî merciden izin aldıktan sonra mezarları açıp ölülerin defni için vakfedilmiş olan mezarlığı başka bir şeye değiştirmek câiz midir?
S.273: Yirmi yıl önce ölmüş olan bir kişinin mezarına, yalnışlıkla aynı köyde yeni ölen bir hanımın cenazesini defnetmişler. Elbette, söz konusu kişiye ait mezarda hiç bir kalıntıya rastlanmamıştır. Buradaki şer'î hüküm nedir?
S.274: Caddelerin birisinin ortasında dört tane mezar bulunmaktadır. Bu mezarlar yolun genişletilmesini engelliyor. Öte yandan, mezarları açmak da şer'î açıdan câiz değildir. Bu konuda belediyenin şer'î hükümlerin dışına çıkmaması için ne yapmamız gerektiği hususunda bizleri aydınlatmanızı rica ediyoruz.
S.275: Kan pâk mıdır?
S.276: İmam Hüseyin (a.s)'ın yas merasimlerinde bazen başı şiddetle duvara vurmaları sonucu başlarından bu merasime katılanların üzerine kan sıçrıyor, bu kan pâk mıdır?
S.277: Kanlı bir elbiseyi yıkadıktan sonra onun üzerinde kalan hafif kan lekesi necis midir?
S.278: Yumurtada olan kan noktacığının hükmü nedir?
S.279: Haramla cünüp olan kimsenin ve necis yiyen hayvanın terinin hükmü nedir?
S.280: Ölüye sidir ve kafur ile gusül verildikten sonra, normal su ile gusül verilmeden önce, ölünün bedeninden damlayan su damlacıkları pâk mıdır?
S.281: El, dudak ve ayaklardan bazen kopan deri parçaları pâk mıdır?
S.282: Bir şahıs, savaş alanında domuzu öldürüp etini yeme mecburiyetinde kalmıştır. Bu kimsenin bedeninin rutubeti ve ağzının suyu necis midir?
S.283: Ressamlık ve yazı işlerinde kullanılan fırça ve kalemlerin iyi kaliteli olanları gayri İslamî ülkelerden getirilmektedir. Bunlar genellikle domuz kılından imal edilmektedir. Bu gibi fırça ve kalemlere herkes kolaylıkla ulaşabiliyor ve özellikle kültürel merkezlerde ve tebliğ bürolarında çokca bulunmaktadır. Bu gibi fırça ve kalemleri kullanmanın şer'î hükmü nedir? Ve bunlarla Kur'an ayeti ve hadis-i şerif yazmak câiz midir?
S.284: Almanya'ya gelen büyük alimlerden birisi, burada sadece üç şeye, yani; et, deri ve yağlar hususunda şüphe edilirse itina edilmesi gerektiğini ve diğer şeylerde şüpheye itina etmek gerekmediğini ileri sürdü; bu görüş doğru mudur? Ama, burada bir kısım nebati yağlar vardır ki, üzerlerindeki yazı gereğince sakıncalı maddelerden arıdırlar. Fakat; kardeşlerden birinin yaptığı inceleme sonucu onlardan bir kısmına az bir miktarda hayvan yağı katıldığı halde bunun yazılmadığı anlaşılmıştır. Bu konunun şer'î hükmü nedir?
S.285: Cünüp olan bir kimsenin elbisesi meni ile necis olursa, el veya elbise ıslak olduğu takdirde ona el sürmenin hükmü nedir? Yine cünüp olan kimse, elbisesini temizlemesi için diğerine vermesi câiz midir? Ve ihtilam olan şahsın elbisesini kendi isteğiyle yıkayan kimseye, elbisesinin necis olduğunu haber vermesi garekir mi?
S.286: Ben idrardan sonra istibra yapıyorum; fakat, istibradan sonra benden meni kokusu veren bir akıntı geliyor. Bu durumda namaz hususunda görevim nedir?
S.287: Karganın pisliği necis midir?
S.288: İlmihal kitaplarında eti yenilmeyen hayvanların ve kuşların pisliğinin necis olduğu yazılmıştır. Bu durumda sığır, koyun ve tavuk gibi eti yenilen hayvanların pisliği pâk mıdır?
S.289: Eğer; tuvalet taşının kenarında veya tuvaletin içinin herhangi bir yerinde gâit olur ve kür su ya da az suyla yıkanır ama ayn-ı necis kalırsa, ayn-ı necisin olmadığı ve yıkanırken su ulaştığı yerler pâk mıdır?
S.290: Misafir, konuk olduğu evde herhangi bir şeyi necis ederse ev sahibine haber vermesi gerekir mi?
S.291: Necis olmuş şeye değen başka bir şey de necis olur mu? Eğer; necis olursa, bu hüküm zincirleme olarak bütün vasıtalar için mi geçerlidir, yoksa yalnızca yakın vasıtalar için mi?
S.292: Şer'î usullere göre kesilmemiş olan hayvanın derisinden imal edilmiş ayakkabıyı giyen kimsenin, her abdest almadan önce ayağını yıkaması gerekir mi? Bazıları, ayakkabı içerisinde ayağın terlediği takdirde ayakları yıkamanın gerektiğini söylüyorlar. Genel olarak da her türlü ayakkabıda az-çok ayaklar terlemektedir. Bu konuda görüşünüz nedir?
S.293: Devamlı kendisini necis eden çocuğun elinin rutubeti, ağız suyu ve artığının hükmü nedir. Yine, ıslak ellerini avret yerlerine süren çocukların hükmü nedir?
S.294: Ben bir dişeti hastalığına yakalanmış bulunmaktayım. Doktorun teşhisine göre devamlı olarak dişetlerimi fırçalamam gerekiyor. Dişlerimi fırçalamam ise diş etlerimin bazı yerlerinin siyahlaşmasına sebep oluyor. Dişetlerimin içerisinde kan toplanmış gibi oluyor. Üzerine bıraktığım kağıt mendil kırmızılaşıyor. Bu yüzden kür suyla ağzımı temizlemeğe çalışıyorum. Ancak; katılaşmış olan bu kan uzun bir müddet kalıyor ve yıkamakla da gitmiyor. Ağzımı kür sudan çıkardığımda ağzımda kalan ve dişeti altındaki kana değen bu su necis midir, yoksa o da ağız suyunun bir parçası sayılarak pâk mıdır?
S.295: Yemek yerken diş etlerinde katılaşmış olan kana değen yemek necis olur mu? Necis olduğu takdirde, yemeği yuttuktan sonra ağzın iç kısmı necis kalır mı?
S.296: Bir süredir makyaj malzemelerinin necis olduğuna dâir söylentiler var; söylentiye göre, çocuk dünyaya geldiğinde dış zar alınıp, soğuk hava depolarında muhafaza ediyorlar ve hatta dünyaya ölü olarak gelen çocuğu alıp aynı şekilde muhafaza ediyorlar ve bundan da ruj gibi makyaj malzemeleri yapıyorlar. Biz de bazen bunları kullanıyoruz ve hatta bazı zamanlar ruj yeniliyor bile; bunlar necis midir?
S.297: Elbiseden veya kumaş parçalarından ince küçük tüyler dökülmektedir. Elbise yıkarken leğene baktığımızda bu tüyleri görüyoruz. Bu durumda, musluğun altında suyla dolu olan leğene elbiseyi daldırdığımızda leğenin kenarlarından etrafa su taşıyor. Ben de leğenden taşan suyun içerisinde bu tüylerin olması nedeniyle bu sudan ihtiyat edip o yerleri yıkıyorum. Yine, çocukların elbiselerini çıkardığımda kuru bile olsalar çıkardığım yere bu tüylerden düşmüştür düşüncesiyle oraları yıkıyorum, bu ihtiyat gerekli midir?
S.298: Rutubet ne derecede olursa necasetin sirayet etmesine sebep olur?
S.299: Hıristiyan ve Yahudiler gibi dinî azınlıkların da elbiselerini verdikleri kuru temizleyicilere verilen elbiseler pâk mıdır? Ayrıca; buralarda temizleme işlemi kimyasal maddelerle yapılmaktadır.
S.300: Tam otomatik çamaşır makinelerinde yıkanan necis elbiseler pâk olur mu? Bu çamaşır makinelerinin çalışma tarzı şöyledir: Birinci defada çamaşır tozuyla birlikte çamaşır makinesine koyulan çamaşırların üzerine bir miktar su dökülür ve çamaşır makinesi biraz çalışınca, çamaşır makinesinin kapâk camı ve etrafındaki plastik üzerinde köpük oluşur. Sonra köpük bunları tamamen kapatınca ikinci kez su alıyor. Daha sonra da makine otomatik olarak çamaşırı üç defa az suyla yıkıyor ve her defasında suyu dışarıya atıyor. Sizden ricamız, böyle yıkanan çamaşırların pâk olup olmadıklarını açıklamanızdır.
S.301: Yere, havuza veya çamaşır yıkanan hamamlara dökülen su, insanın elbisesine sıçrarsa, elbise necis olur mu?
S.302: Belediyeye bağlı çöp kamyonlardan caddelere akan su, bazen şiddetli rüzgar nedeniyle halkın üzerine sıçramaktadır. Bu su pâk mıdır?
S.303: Cadde üzerindeki çukurlarda toplanan sular pâk mıdır?
S.304: Yemek, içmek hususunda, temizlik ve necaset hükümlerine önem vermeyen kimselerin evlerine gidip gelmenin hükmü nedir?
S.305: Aşağıda geçen kusmukların şer'î açıdan hükümlerini açıklar mısınız: a- Süt emen çocuğun kusmuğu. b- Süt emen ve yemek yiyen çocuğun kusmuğu. c- Bulûğa ermiş insanın kusmuğu.
S.306: Eğer bir kaç şeyden biri necis olur ama; hangisinin necis olduğu bilinmezse bunlara değen şeyin hükmü nedir?
S.307: Hangi dinden olduğu bilinmeyen bir kimse elinde sirayet edici (geçici) ıslaklık olduğu halde yiyecek maddeleri satmaktadır; satış esnasında gıda maddelerine dokunmaktadır. Ona hangi dine mensup olduğu sorulması gerekir mi, yoksa her şeyin aslında temiz olduğu ilkesi onun hakkında da geçerli midir? Elbette, bu kimse İslam ülkesi vatandaşlarından değildir ve oraya çalışmak için gelmiştir.
S.308: Eğer insanın kendi evinde veya akrabalarından birinin evinde ya da her zaman gidip geldiği evlerin birinde necasete ehemmiyet vermeyen bir kimse olur ve bu şahıs o evin ve evdeki eşyaların temizlenmeyecek kadar geniş ölçüde necis olmasına sebep olursa, bu evde yaşayanların görevleri nedir? Böyle bir durumda insan nasıl temiz kalabilir. Özellikle de sahih olması taharete bağlı olan namazlar için ne yapmak gerekir. Bu durumun hükmü nedir?
S.309: Ateşte kaynayan ve üçte biri gitmeyen, ancak, sarhoş edici de olmayan üzüm ve hurma suyunun hükmü nedir?
S.310: İçerisinde bir veya bir kaç üzüm tanesi olan yetişmemiş üzümün (korukun) suyunu çıkarmak amacıyla kaynatılırsa, kaynatıldıktan sonra geriye kalan suyun haram olduğu söylenmektedir. Bu söz doğru mudur?
S.311: Günümüzde -sarhoş edici- alkol bir çok ilaçların (özellikle de sıvı ilaçların) ve güzel kokuların (özellikle de dış ülkelerden getirilen kolonyaların) yapımında kullanılmaktadır. Bu durumda, bunu bilen veya bilmeyen kimselerin bu tür şeylerin alım-satımına, teminine, kullanımına ve diğer istifadelerine izin veriyor musunuz?
S.312: Sağlık görevlilerinin tedavi ederken ellerini ve tıbbî malzemeleri mikroplardan temizlemek için beyaz alkol kullanmaları câiz midir? Beyaz alkol tıbbî bir alkol olmanın yanısıra içilebilir de. Formülü ise C2 HOOHtır. Ayrıca, üzerine bu alkolden bir damla veya daha fazla dökülmüş elbiseyle kılınan namaz sahih midir?
S.313: İlaç ve gıda sanayiinde Kefir denen bir madde kullanılmaktadır. Bu madde, karıştırılınca elde edilen maddede yüzde beş veya yüzde sekiz oranında bir alkol meydana gelmektedir. Bu miktardaki alkol o maddeyi kullanan kimse için herhangi bir sarhoşluğa yol açmıyor. Bu maddenin kullanılmasında şer'î açıdan bir mahzur var mıdır?
S.314: a- Etilalkol necis midir? (Galiba sarhoş edici içkilerin içerisinde olup sarhoşluğa yol açan alkol bu alkoldür) b- Alkolün necis olmasındaki ölçü nedir? c- Bir meşrubatın sarhoş edici olduğunu tespit etmenin yolu nedir? d- Sanaî alkolünden maksat nedir?
S.315: Çarşı pazarda satılmakta olan ülke içerisinde üretilen kola, pepsi gibi meşrubatları içmenin hükmü nedir? Elbette, bu gibi mamullerin temel maddeleri dış ülkeden getirilmektedir ve bunların alkolü ihtiva etme ihtimali vardır.
S.316: Gıda maddelerini satın alırken onları satan veya yapan kimselerin onlara ellerini vurup vurmadığını veya onların yapımında alkol kullanıp kullanmadıklarını araştırmak gerekir mi?
S.317: Kimyasal gazlara karşı etkili olan bir ilacın (sprey atropine sülfat) formülünde alkol temel role sahiptir. Yani; alkol de eklenmezse bu ilaç üretilemez. Öte yandan bu ilaç, İslam ordularını kimyasal sinir gazları karşısında koruyabilecek bir silahtır. Acaba anlattığımız şekilde alkolü ilaç sanayiinde kullanmamız câiz midir?
S.318: Bir kaç yıldan beridir vesveseye duçar olmuş bulunmaktayım. Bu durum, beni çok rahatsız etmektedir. Günden güne vesvesem daha da şiddetlenerek her şeyden şüphe eder hale geldim. Hayatım sanki şüphe üzerine kurulmuştur. Çoğunlukla da yiyecek maddeler ve ıslak eşyalar hususunda şüpheye düşüyorum. Bu nedenle, diğer normal insanlar gibi hareket edemiyorum. Bir yere gittiğimde ayağımın terlediğini ve necise değmesi sonucu, necis olacağını düşünerek hemen çorabımı çıkarıyorum ve hatta halı üzerinde oturamıyorum. Oturduğumda da elbiseme halı tüyleri yapışmaması ve onu suyla yıkamak zorunda kalmamak için, her zaman üstümü çırparak halının üzerinden kalkıyorum. Şimdi; artık bu işlerimden utanıyorum. Her zaman rüyamda maneviyatlı birisini görüp ona derdimi söylemeyi arzu ediyorum. Bu konuda bana yol göstermenizi rica ediyorum.
S.319: Ben bir kaç çocuk annesi, yüksek tahsilli bir kadınım. Taharet konusunda zorluk çekiyorum. Dindar bir ailede büyüdüğüm için İslam'ın bütün hükümlerine riayet etmek istiyorum. Küçük çocuklarımın idrar ve gâitini temizlediğim zaman, tuvalet taşına dökülen su ayağıma, yüzüme ve hatta başıma bile sıçrıyor, bu yüzden her defasında suyun sıçradığı yerleri yıkamak zorunda kalıyorum. Bu ise yaşantımda bir çok zorluklara sebep oluyor. Öte yandan, taharet meselesi, benim dinim ve akidemle ilgili olduğu için önem vermek zorundayım. Hatta; bu yüzden psikologa bile müracaat ettim; ama, bir netice alamadım. Bu arada beni zor durumda bırakan diğer şeyler de vardır. Örneğin; necis olan şeyin tozu veya çocuğun eli necis olduğu zaman ya onları yıkamak zorunda kalırım ya da bir şeye el sürmelerini önlüyorum. Necis olan bir şeyi yıkamak benim için çok zor oluyor; eğer, aynı şey yalnızca kirli olsaydı onu yıkamak benim için kolay olurdu. Bu hususta bana yol göstererek yaşantıyı kolaylaştırmanızı rica ediyorum.
Ehl-i Kitap ve Diğer Fırkaların Hükmü
S.320: Bazı fakihler ehl-i kitabın temiz, bazıları da necis olduğunu söylüyorlar; bu konuda sizin görüşünüz nedir?
S.321: Ehl-i kitaptan olup da, fikrî olarak peygamber efendimizin peygamberliğine inanan; ama buna rağmen, kendi baba ve dedelerinin geleneklerini sürdüren kimseler taharet açısından kafir hükmündeler mi?
S.322: Bir kaç arkadaşla birlikte bir ev kiraladık; sonra arkadaşlarımızdan birinin namaz kılmadığını gördük, sebebini sorunca, kalben Allah'a inandığını ama namaz kılmadığını söyledi. Biz onunla birlikte yemek yiyoruz ve aramızda geniş ve çok yakın ilişkiler var. Acaba, böyle birisi pâk mıdır?
S.323: Ehl-i kitaptan kastedilen hangi dinlerdir. Ve onlarla ilişki sınırlarını belirleyen ölçü nedir?
S.324: Aliyullahiler adında bir fırka vardır; Emir-ul Mü'minin Ali'yi (a.s) ilah olarak kabul eden, namaz ve oruç yerine dua etmeğe inanan bunlar necis midir?
S.325: Hz. Ali (a.s) ilah değildir, ama ilahtan aşağı da değildir diyen ve Aliyyullahiler olarak adlandırılan fırkanın hükmü nedir?
S.326: On iki imam Şiaları tarafından Hz. İmam Hüseyin (a.s) veya Ashab-ı Kisa (a.s) için yapılan nezirler Aliyullahiler fırkasının toplandığı yerlere harcamak -ki, bu gibi yerlerin güçlenmesine sebep oluyor- câiz midir?
S.327: Bizim bölgemizde ve diğer bazı bölgelerde kendilerine İsmailiyye ismini veren bir fırka vardır. Bunlar imamlardan altısına inanıyorlar; ama, dinî farizalardan hiç birine inanmıyorlar; yine velayet-i fakih ilkesine de inançları yoktur. Bu fırkaya mensup olanlar necis midir?
S.328: Halkın mutlak çoğunluğunun kafir (Budist) olduğu bir ülkede bir üniversite öğrencisi bir ev kiralarsa, evin taharet ve necaset açısından hükmü nedir? Bu evi yıkayıp temizlemek gerekir mi? Şunu da belirtmek gerekir ki, bu evler çoğunlukla tahtadan yapıldığından onları yıkamak mümkün değildir. Ayrıca; otellerin ve otellerdeki eşyaların hükmü nedir?
S.329: Huzistan bölgesinde kendilerine Sabiiler adını veren büyük bir grup yaşamaktadır. Onlar; biz Hz. Yahya'ya (a.s) tabiyiz ve onun kitabı bizim yanımızdadır diyorlar. Din alimlerinin görüşünde de bunların Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen Sabiiler olduğu ispatlanmıştır. Bunların ehl-i kitap olup olmadığı hususunu açıklamanızı rica ediyoruz.
S.330: Kafir birinin yaptığı evin necis olduğu ve orda namaz kılmanın mekruh olduğu söylenmektedir. Bu doğru mudur?
S.331: Yahudilerin ve diğer kafir fırkalarının yanında çalışmanın ve onlardan ücret almanın hükmü nedir?
S.332: Askerlik görevini yaptığım bölgede, Elhak mezhebine mensup olan aşiretler yaşamaktadır. Onlardan yoğurt, süt gibi yiyecek, içecek alıp yemek câiz midir?
S.333: Öğretim görevlisi olarak yaşadığımız köyün halkı Elhak fırkasına mensup oldukları için namaz kılmazlar ve biz onların yemek ve ekmeklerinden yemek zorundayız. Çünkü; sürekli olarak bu köyde kalıyoruz. Bu durumda, bizim namazlarımızın bir sakıncası var mı?
S.334: Akrabalarımızdan biri komünist idi. Çocukluğumuzda bizlere bir çok eşya ve araç-gereç vermişti. Şimdiye kadar aynı şekilde kalan o eşya ve araç-gereçlerin hükmü nedir?
S.335: Aşağıdaki sorulara cevap vermenizi rica ediyoruz: 1- İlkokul, ortaokul ve lise gibi çeşitli tahsil dönemlerinde erkek veya kız, okulun içinde veya dışında, mükellef olsun veya olmasın batıl Bahai fırkasına mensup öğrencilerle Müslüman öğrencilerin oturup kalkmalarının, tokalaşmalarının hükmü nedir? 2- Bahaî olduklarını söyleyen veya Bahaî oldukları kesin olarak bilinen öğrencilere karşı eğitim görevlilerinin ve öğretmenlerin tutumu nasıl olmalıdır? 3- Su muslukları ve sabun gibi bütün öğrencilerin ortaklaşa kullandıkları eşyaları kullanmanın şer'î hükmü nedir? Elbette, bu gibi eşyalara ıslak el ve bedenle dokunulduğu bilinmektedir.
S.336: Mü'min kadın ve erkeklerin, sapık Bahaî fırkası karşısındaki görevlerini ve o fırkaya mensup olanların, İslam toplumu arasında bulunmalarının getirdiği yükümlülüklerin neler olduğunu açıklar mısınız?
S.337: Bazen sapık Bahai fırkası mensupları bizlere yiyecek veya başka şeyler getiriyorlar, onlardan yararlanmak câiz midir?
S.338: Çevremizde bir çok Bahaî fırkası mensupları yaşamaktadır. Onlar evimize de çok gelip gidiyorlar. Bazıları, onların necis, bazıları da pâk olduklarını söylüyorlar. Bu Bahailer ise kendilerinden güzel ahlak göstermekteler. Bunlar pâk midir?
S.339: Müslümanların ve kafirlerin ortak olarak kullandıkları otobüs ve tren koltuklarının hükmü nedir? Bazı bölgelerde kafirlerin sayısı Müslümanlardan daha çoktur. Öte taraftan hava sıcaklığı, terlemeye ve rutubetin sirayet etmesine sebep olduğu da bilinmektedir.
S.340: Yurt dışında öğrenim görmek gayri müslimlerle ilişkide bulunmayı gerektiriyor. Böyle bir yerde, kafirlerin ıslak elinin temas etme ihtimali olduğu takdirde, onların eliyle imal edilen (şer'î usullere göre kesilmeyen hayvanın eti gibi haramdan olan bir şeyi ihtiva etmemek kaydıyla) gıda maddelerini yemenin hükmü nedir?
S.341: İslam hükümetinde yaşamakta olan bir Müslüman, bir kafirin hizmetinde olur ve onun bütün masrafları o kafir tarafından karşılanır ve aralarında sıcak dostluk ilişkisi olursa; böyle bir Müslüman'la sıkı ailevi ilişki kurup bazı vakitler onun yemeğinden yemek câiz midir?
S.342: Kayınbiraderim (maalesef bazı sebeplerden dolayı) bir kaç yıl önce tamamen dinden çıkarak mürtet oldu. Hatta; dinin bazı mukeddasatına ihanet edecek kadar ileri gitti. Ama, şimdi mürtet oluşundan bir kaç yıl geçtikten sonra, gönderdiği bir mektupla İslam'a inandığını, fakat namaz kılmadığını ve oruç tutmadığını belirtmektedir. Bu durumda, annesinin, babasının ve diğer aile fertlerinin onunla ilişkileri nasıl olmalıdır? Necis telakki edilmesi gereken kafir hükmünde midir?
S.343: Oruç gibi dinin zaruri hükümlerinden birini inkar eden kimse kafir hükmünde olur mu?
S.344: Mürtet ve harbî kafirler için konulan ceza kanunları İslam önderliğinin yükümlülüğü dahilinde olan siyasî bir hüküm müdür? Yoksa kıyamet gününe kadar değişmez olan şer'î bir ceza mıdır?
|