İÇİNDEKİLER
İHTİYAT, İÇTİHAD VE TAKLİT
Soru 1: Taklidin farzoluşu;
taklidî bir mesele midir, yoksa içtihadi bir konu mudur?
Cevap: Taklit, içtihadi ve aklî bir meseledir.
S.2: Sizce ihtiyata uymak mı daha iyidir, taklit etmek mi?
C: İhtiyata uymak, ihtiyat yerlerini ve nasıl ihtiyat edileceğini
bilmeye bağlıdır; bunu ise çok az kimse yapabildiğinden ve yine ihtiyata
uymak genelde çok vakit harcamayı gerektirdiğinden, gerekli tüm şartları
taşıyan müçtehidi taklit etmek daha iyidir.
S.3: Hükümlerde fakihlerin fetvaları arasında ihtiyatın sınırı nedir?
Hayatta olmayan müçtehidlerin fetvalarını da bu kapsama almak farz mıdır?
C: İhtiyattan maksat, ihtiyata uyulmasının farz olduğu yerlerde,
muhtemelen farz olan bütün fıkhî ihtimallere uymaktır.
S.4: Kızım bir kaç hafta sonra bulûğ yaşına erişecek, dolayısıyla
taklit mercii seçmesi farz olacaktır; ancak bunu idrak etmesi zordur, bu
durumda yapılması gereken nedir?
C: Bu konuda kendisi, şer'î vazifesinin ne olduğunun farkında
olmazsa onu uyarmanız, irşad etmeniz ve aydınlatmanız gerekir.
S.5: Mevzunun teşhisi mükellefin vazifesi ve hükmün teşhisinin de
müçtehidin vazifesi olduğu meşhurdur; o zaman müçtehidin teşhisleri
karşısında ne yapmak gerekir?
C: Mevzunun teşhisi mükellefin vazifesidir, bu alanda müçtehidinin
teşhisine uyması mükellefe farz değildir; ancak onun teşhisine güvenirse
veya konu içtihadi konulardan olursa o zaman ona uyması gerekir.*
S.6: Genelde karşılaşılan şer'î meseleleri öğrenmeyi terkeden, günahkâr
sayılır mı?
C: Şer'î meseleleri öğrenmemek, bir farzın terketmesine veya haram
bir işi yapmasına sebep oluyorsa günahkâr sayılır.
S.7: Bazı insanlar geniş bilgiye sahip değiller, mercilerinin kim
olduğunu sorduğumuzda, bilmiyoruz veya filan adamın merciine taklit
ediyoruz diyorlar, mercinin risalesine bakmayı ve onunla amel etmeyi
önemsemiyorlar; bunların amellerinin hükmü nedir?
C: Amelleri, ihtiyata veya ilahi hükümlerin gerçeğine ya da taklit
etmesi gereken müçtehidin fetvasına uygun olursa doğrudur.
S.8: A'lem müçtehit bazı meselelerde ihtiyaten farz diyor, bu durumda
a'lemiyette sonraki derecede yer alan diğer müçtehide başvurabiliriz;
sorumuz şudur: Eğer başvurduğumuz diğer müçtehit de ihtiyaten farz derse o
zaman o ikisinden başkasının fetvasıyle amel etmemiz câiz midir?
A'lemiyette üçüncü derecede yer alan müçtehit ve diğerleri de aynı şekilde
hüküm verirlerse o zaman ne yapmak gerekir? Meseleyi izah etmenizi rica
ediyoruz.
C: Bu tür meselelerde ihtiyat etmeyip fetva veren müçtehitlere,
a'lemlik sıralarını gözeterek başvurmanın sakıncası yoktur. (Yani eğer
a'lem olmakta ilk sırayı alan müçtehidin fetvası yok ise o meselde
alemiyette ikinci sırayı alanın fetvasına müracaat edilir. Eğer onun da
fetvası yoksa a'lem olmakta üçüncü sırada yer alan müçtehide müracaat
edilir.)
TAKLİT ETMENİN ŞARTLARI
S.9: Mercilik sorumluluğunu üstlenmeyen ve amel etmek için risalesi
olmayan müçtehidi taklit etmek caîz midir?
C: Taklit edeceği müçtehidin içtihad şartlarını taşıdığı mükellef
tarafından kesin olarak bilinirse sakıncası yoktur.
S.10: Namaz ve oruç gibi tek dalda içtihad eden bir müçtehit o dalda
taklit edilebilir mi?
C: Fetva verdiği meseleler kendisi için geçerlidir; ancak câiz
olma ihtimali olmasıyla beraber başkasının onu taklit etmesi
sakıncalıdır.
S.11: Kendilerine ulaşılması mümkün olmayan başka beldelerdeki
müçtehidler taklit edilebilir mi?
C: Şartları taşıyan müçtehit ile şer'î meselelerde onu taklit eden
kimsenin aynı ülkenin vatandaşı olması ve aynı şehirde oturmaları
gerekli değil.
S.12: Müçtehit ve taklit merciinde geçerli olan adalet cemaat imamında
gerekli olan adaletin aynısı mıdır?
C: Merciilik makamı önemli ve hassas olduğundan ihtiyaten farz
olarak taklit merciinin adil olmasının yanısıra nefsine hakim olması ve
dünya malına düşkün olmaması da gereklidir.
S.13: Muhtelif zaman ve mekana ait şartları bilmek içtihat şartlarından
mıdır?
C: Zaman ve mekan şartlarını bilmenin bazı meselelerde tesiri
olabilir.
S.14: İmam Humeyni'nin fetvasına göre taklit mercii ibadet ve muamele
hükümlerini bildiği gibi, siyasi, ekonomi, askeri, toplumsal, toplumu
idare etme gibi meseleleri de bilmesi gereklidir. Buna dayanarak, biz
İmam'dan sonra bazı alimlerin tavsiyesi üzerine sizi taklit ettik. Böylece
taklit merciimiz ve rehberimiz siz oldunuz. Bu konuda görüşünüz nedir?
C: Taklit merciinin şartları Tahrir-ul Vesile ve diğer kitaplarda
genişçe zikredilmiştir. Ama bu şartları taşıyan ve taklit için de
salahiyeti olan müçtehidi tanımak, mükellefin kendi görüşüne
bırakılmıştır.
S.15: Taklit merciinin a'lem olması gerekli midir? A'lemiyyetin
ölçüleri nelerdir?
C: A'lem ile gayri a'lem'in farklı olan fetvalarında a'lemi taklit
etmek ihtiyata uygundur. Allah'ın hükümlerini anlamada, ilahi teklifleri
delillerden istinbat etmede (çıkarmada) diğer müçtehitlerden daha güçlü
olmak, a'lem olmanın ölçüleridir; şer'î hükümlerin mevzularını
belirlemek ve şer'î mükellefiyetlerle ilgili fıkhî görüşü açıklamak
hususunda etkili olan zamanın şartlarını tanımanın da içtihatta etkisi
vardır.
S.16: A'lem müçtehidin taklidde muteber bilinen diğer şartları
taşımadığı ihtimali olursa, a'lem olmayan bir müçtehidi taklit etmek câiz
midir?
C: Sırf merciilik şartlarını taşımadığı ihtimali üzerine ihtilaflı
meselelerde a'lem olmayanı taklit etmek ihtiyaten câiz değildir.
S.17: Bir kaç müçtehitten her birisinin fıkhın belli bölümlerinde a'lem
oldukları bilinirse, her birini kendi dalında taklit etmek doğru mudur?
C: Değişik dallarda muhtelif merciileri taklit etmenin sakıncası
yoktur. Eğer her bir mercii kendisi taklit edilen meselelerde a'lem olur
ve diğer müçtehitlerle o meselede fetvaları farklı olursa her dalın
a'lemini taklit etmek ihtiyaten farzdır.
S.18: A'lem bir müçtehit olduğu halde, a'lem olmayan bir müçtehidi
taklit etmenin hükmü nedir?
C: A'lem olmayan müçtehidin fetvası, a'lem müçtehidin fetvasıyla
çelişmeyen meselelerde a'lem olmayan müçtehide müracaat etmenin
sakıncası yoktur.
S.19: Taklit merciinin a'lemiyeti hakkındaki görüşünüz nedir? A'lemi
taklit etmenin gerekliliğinin delili nedir?
C: Gerekli şartları taşıyan fakihler birden fazla olur ve
fetvaları da farklı olursa, müçtehit olmayan birisinin, a'lem olanı
taklit etmesi ihtiyaten farzdır. Ancak; a'lemin fetvası ihtiyatın
tersine (muhalifine) olur ve gayri a'lemin fetvası ihtiyata uygun olursa
a'lemi taklit etmek farz olmaz. Delil: 1-İnsanlar arasında geçerli olan
yöntem.* 2-(Hücceti teşhis etmek hususunda) tayin ile tahyir arasındaki
tereddüt hallerinde aklın tayini gerekli bilmesi.
S.20: Hangi müçtehidi taklit etmeliyiz?
C: Fetva verme ve merciilik makamının şartlarını taşıyan müçtehidi
taklit etmek farzdır. A'lem olması da ihtiyattır.
S.21: İlk taklit eden kimse ölü müçtehidi taklit edebilir mi?
C: İlk taklit eden kimse ihtiyaten diri ve a'lem müçtehidi taklit
etmeyi terketmemelidir.
S.22: İlk taklit eden kimse ölü müçhetidi taklit edebilmesi için diri
müçtehidi mi taklit etmelidir? (yani ölüyü taklit etmek konusunda hayatta
olan bir müçtehidin fetvasına göre mi davranmalıdır?)
C: Ölü müçtehidi ilk taklit edenin taklit etmesinin veya onda bâki
kalmasının hükmü, diri ve a'lem müçtehidin görüşüne bağlıdır.
A'lemiyet, İçtihat ve Fetvaları Nasıl
Öğrenelim ?
S.23: İki adil şahidin şehadet etmesi üzerine belli bir müçtehidin
salahiyetini öğrendikten sonra, tekrar başkalarından da araştırmam bana
farz mıdır?
C: Taklit şartlarını taşıyan belli bir müçtehidin salahiyeti
hakkında iki uzman alim ve adil kişinin şehadet etmesine güvenilebilir
ve artık bunu başkalarından sormak farz değildir.
S.24: Taklit merciini seçme ve onun fetvalarını elde edebilmenin
yolları nelerdir?
C: Taklit merciinin müçtehit veya a'lem olması, bir kaç yolla
tesbit edilir: 1. Denemeyle. 2. Kesin bilgi edinmekle; bu bilgi halk
arasında meşhur olmasıyla elde edilse bile. 3. İtminan yoluyla. 4. İki
adil bilir kişinin şehadet etmesiyle. Taklit merciinin fetvasını elde
etmek de bir kaç yolla olur: 1. Kendisinden duymakla. 2. İki adil
kişinin nakletmesiyle; velevki bir adil kişinin nakletmesiyle de
olabilir. 3. Sözüne güvenilen bir kişinin söylemesiyle. 4. Müçtehidin
hatasız ve güvenilir olan risalesine başvurmakla.
S.25: Merci seçimi için vekil tayin etmek -Çocuk, babasını ve öğrenci,
üstadını vekil tayin etmesi gibi- doğru mudur?
C: Vekil tayin etmeden maksad; şartları taşıyan müçtehidi
araştırmak ise, sakıncası yoktur. Bunların bu konudaki görüşleri, kesin
bilgi ve itminana vesile olursa veya şahitlik sıfatlarını taşıdıkları
takdirde geçerli ve muteber olur.
S.26: Bazı müçtehidlerden kimi taklit etmem gerektiğini sorduğumda;
bana falan müçtehidi taklit etmek mükellefiyetinin üzerinden kalkmasına
sebeb olur dediler. Ben o müçtehidin a'lem olduğunu bilmiyorsam veya
a'lem olmadığına ihtimal veriyorsam, ya da başkalarının da benzer
şehadetleri olduğu için onun a'lem olmadığına mutmain olursam acaba
onların sözüne itimat edebilir miyim?
C: Fetva verebilecek bir müçtehidin, a'lemiyeti şer'an belli
olursa ve buna zıt bir delil meydanda olmazsa ona şer'an uymak gerekli
olur. Kesin bilgi ve güven hasıl olması da gerekmez. Bu durumda muhtemel
zıt delilleri de araştırmak gerekmez.
S.27: Şer'î hükümlerle ilgili sorulara cevap vermeye izinli olmayan,
bir çok yerde hataya düşen ve ahkamı da yanlış nakleden birisinin, şer'î
hükümlere cevap vermeyi üstlenmesi câiz midir. Risaleden (ilmihalden)
okuyarak naklederse, ona güvenilerek amel edilebilir mi?
C: Şer'î hükümleri ve fetvaları nakletmek için izin gerekmez. Ama,
hata ve yanlışlık yaparsa bu mesuliyeti üstlenmesi câiz değildir.
Herhangi bir konuda fetva nakletmede yanlışlık yapar da, daha sonra
farkederse naklettiği şahıslara hata yaptığını bildirmesi farzdır.
Herhalukârda sözünün ve naklinin sıhhatına güven ve itminan hasıl
olmadıkça, her fetva nakledenin sözüyle amel etmek câiz değildir.
S.28: A'lem olmayan bir müçtehidin fetvasına göre ölü müçtehidin
taklidinde bâki kalmıştık. Eğer, ölen müçtehidin fetvasında bâki kalmak,
a'lem müçtehidin iznini gerektiriyorsa, bâki kalmak için a'leme müracaat
etmek farz mıdır?
C: A'lem olmayan müçtehidin fetvası bu konuda a'lem olan
müçtehidin fetvasyla aynı olursa, gayri a'lemin fetvasına uymanın
sakıncası yoktur. Ve a'leme de dönmeye gerek yoktur.
S.29: Yeni ortaya çıkan meselelerde, delillerden doğru bir şekilde
hüküm çıkaramayan a'lem müçtehitten dönmek câiz midir?
C: Mükellefin ihtiyat etmesi mümkün olursa ihtiyat eder. Eğer
mümkün olmazsa, aynı meselede a'lemiyette sonraki derecede yer alan
müçtehide dönmesi ve onu taklit etmesi farzdır.
S.30: Ölü müçtehidin taklidinde bâki kalmak hususunda izin aldığım
müçtehitten İmam Humeyni'nin bazı fetvalarından hayattaki bir müçtehidin
fetvalarına dönmek için izin almam gerekli midir? Veya bu hususta diğer
müçtehitlere de müracaat edilebilir mi?
C: Bu konuda, ölü müçtehidin taklidinde bâki kalmak hususunda izin
aldığınız müçtehide müracaat etmeniz farzdır.
S.31: A'lem'den dönüp, gayri a'lem taklit edilebilir mi?
C: Gayri a'leme dönmek ihtiyatın zıddınadır. Hatta ihtiyata göre
a'lemin fetvası gayri a'lemin fetvasıyla farklı olursa ondan dönmek câiz
değildir.
S.32: Büyük müçtehitlerden birisinin fetvasına göre İmam'da bâki kaldım.
Ama sizin fetvalarınızı öğrendikten sonra, önceki durumdan vazgeçip
amellerimi İmam'ın ve sizin fetvalarınıza uyarak yapıyorum. Benim bu
dönüşümde bir sakınca var mıdır?
C: Farz ihtiyat gereği, diri bir müçtehitten, diri olan başka bir
müçtehide geçmek câiz değildir; ancak, mükellefe göre ikinci müçtehit
birinci müçtehitten daha bilgili olur ve fetvaları da farklı olursa, bu
durumda farz ihtiyat gereği ikinci müçtehide dönülmelidir.
S.33: İmam Humeyni'yi taklit edip onun taklidinde bâki kalan birisi,
herhangi bir meselede -örneğin; Tahran gibi kentlerin (seferilik hükmü
yönünden) büyük şehir olup olmadığı hususunda- başka bir müçtehide
dönebilir mi?
C: İmamdan başka bir taklit merciine dönmek câizdir. Eğer; imamı
diri müçtehitten a'lem biliyorsa, onda bâki kalmakla ihtiyatı terk
etmemesi uygundur.
S.34: Ben bir gencim, bulûğ çağına ermeden İmam'ı taklit ediyordum, ama
benim bu taklidim şer'î ölçülere dayanmıyordu. Sadece İmam'ı taklit
etmenin üzerimdeki teklifi kaldırdığını inanıyordum. Bir müddet sonra
başka bir müçtehide rücu edip taklit ettim. Ama ona rücu edişim doğru
değildi. Onun da vefatından sonra size rücu ettim. İkinci müçtehidi taklit
etmemin hükmü ve bu aradaki amellerimin hükmü nedir? Şimdi ne yapmam
gerekir?
C: İmam Humeyni'nin sağlığında ve vefatından sonra bâki kaldığınız
dönemlerdeki amelleriniz doğrudur. Ama, diğer müçtehidi taklit ettiğiniz
süre içerisinde taklit etmeniz gereken müçtehidin fetvalarına uygun
olarak amel etmişseniz veya ameliniz şu an taklit etmeniz gereken
müçtehidin fetvasına uygun ise, o zaman amellerinizin doğru olduğuna
karar verilir; aksi takdirde, amellerinizi yenilemeniz gerekir. Şimdi
ise, ölen müçtehidinizde (İmam'ın taklidinde) bâki kalabileceğiniz gibi,
şer'î ölçülere göre uygun gördüğünüz bir müçtehide de rücu edebilirsiniz.
Ölü Müçtehidin
Taklidinde Bâki Kalmak
S.35: İmam Humeyni'nin vefatından sonra her hangi bir müçtehidi taklit
eden birisi tekrar İmam'a dönebilir mi?
C: Merciilik şartlarını taşıyan diri bir müçtehitten ölü müçtehide
dönmek ihtiyaten câiz değildir; ama diri müçtehit merciilik şartlarını
taşımazsa ona rücu edişi batıldır. Böylece ölü müçtehidin taklidinde
bâki kalmış olur. Dolayısıyla yine onda bâki kalabileceği gibi, isterse
taklit edilmesi câiz olan bir başka müçtehidi taklit eder.
S.36: İmam Humeyni'nin sağlığında bulûğa erdim ve onu taklit ettim.
Ancak; taklit meselesini hakkıyla anlamış değildim. Şimdi ne yapmalıyım?
C: İmam Humeyni'nin sağlığında ona taklit ediyor ve amellerini
onun fetvalarına göre yapıyorduysan, bazı meselelerde bile taklit etmiş
olsan, tüm meselelerde onun taklidinde bâki kalabilirsin.
S.37: Ölü müçtehit a'lem olduğu takdirde, onda bâki kalmanın hükmü
nedir?
C: Ölü müçtehidin taklidinde bâki kalmak her surette câizdir, farz
değildir. Ama; ölü a'lem müçtehidin taklidinde bâki kalmakla ihtiyat
terkedilmemelidir.
S.38: Ölü müçtehitte bâki kalmak için, a'lem müçtehitten izin almak
gerekir mi? Yoksa herhangi bir müçtehitten izin almak yeterli midir?
C: Ölü müçtehitte bâki kalma meselesinde a'lemi taklit etmek farz
değildir. Bu fakihlerin ittifak ettikleri takdirdedir.
S.39: İmam Humeyni'nin taklit eden bir şahıs, İmam'dan sonra bazı
meselelerde başka müçtehide rücu etmiş ve şimdi o müçtehit de vefat
etmiştir. Bu adamın görevi nedir?
C: Bir önceki taklit merciinde bâki kalabilir. İkinci müçtehide
rücu ettiği meselelerde de isterse bâki kalır, isterse diri müçtehide
geçebilir.
S.40: İmam Humeyni'nin vefatından sonra, onun ölüde bâki
kalınamayacağına dâir fetvasının olduğunu sanarak diri bir müçtehidi
taklit ettim. Şimdi yeniden İmam Humeyni'ye geçebilir miyim?
C: Tüm meselelerde başka bir müçtehidi taklit ettikten sonra İmam
Humeyni'ye dönemezsin. Ancak; diri müçtehidin fetvasına göre a'lem olan
ölü müçtehitte bâki kalmak farz ise ve sana göre de İmam diri
müçtehitten daha a'lem ise İmam'ın taklidinde bâki kalman farz olur.
S.41: Tek bir meselede bazen diri a'lem müçtehide, bazen de ölü
müçtehide, görüşleri farklı olduğu halde rücu etmem câiz midir?
C: Ölü müçtehitte bâki kalmak câizdir. Ancak ondan diri müçtehide
geçtikten sonra yeniden ölü müçtehide rücu etmek doğru (câiz) değildir.
S.42: İmam Humeyni'yi taklit edenlerin onda bâki kalmaları için diri
müçtehitten izin almaları mı gerekiyor? Yoksa taklit mercii müçtehitlerin
çoğunluğunun ölüde bâki kalmanın câiz olduğuna fetva vermeleri yeterli
midir?
C: Zamanımızdaki ulemanın ölüde bâki kalmayı câiz bilmeleri
hususundaki ittifaklarına dayanarak, İmam'da bâki kalmak câizdir. Bu
konuda belirli bir müçtehide rücu etmek gerekmez.
S.43: Mükellefin, müçtehidin hayatında amel ettiği veya etmediği
meselelerde o öldükten sonra taklidinde bâki kalmasının hükmü nedir?
C: Tüm meselelerde hatta amel etmediği meselelerde bile ölü
müçtehidin taklidinde bâki kalmak câizdir.
S.44: Ölü müçtehitte bâki kalmanın câiz olduğu esasına göre teklif
çağına ermeden o müçtehidin fetvalarına uyanlar için de aynı hüküm geçerli
midir?
C: Hatta baliğ olmadan bile taklit ederse, müçtehit hayatta iken
taklit tahakkuk bulduğu takdirde bâki kalmasının sakıncası yoktur.
S.45: Bizler İmam Humeyni'yi taklit ediyoruz; onun vefatından sonra
onun taklidinde bâki kalmışız. Ama, istikbar ve tağutlarla mücadele
döneminde yaşadığımızdan hükmünü bilmediğimiz yeni meseleler ortaya
çıkıyor; bu yüzden bütün şer'î meselelerde size rücu etmeye ihtiyaç
duyuyoruz, sizi taklit edebilir miyiz?
C: İmam'da bâki kalmanız câizdir. Şimdilik ondan dönmeniz için
hiçbir sebep yoktur. Ancak, yeni çıkan bazı meselelerde ihtiyaç
duyulursa, bizimle yazışabilirsiniz. Allah sizi kendi rızasına muvaffak
kılsın.
S.46: Mükellef; başka bir müçtehidin, taklit ettiği kendi müçtehidinden
daha a'lem olduğunu anlarsa görevi nedir?
C: İhtiyaten farz olarak farklı olan fetvalarda a'lemliği bilinen
müçtehidi taklit etmelidir.
S.47: Mükellef hangi durumlarda taklit ettiği müçtehitten başka bir
müçtehide geçebilir?
C: İkinci müçtehit daha bilgili olur ve fetvası birinci müçtehidin
fetvasıyla farklı olursa farz ihtiyat gereği ikinci müçtehide geçmelidir.
Ancak eğer ilimde eşit olurlarsa ihtiyat gereği geçmek câiz değildir.
S.48: A'lem müçtehidin fetvası zamana uygun olmaz veya onun fetvasıyla
amel etmek zor olursa gayri a'leme geçilebilir mi?
C: Sadece fetvaları zamana uymuyor bahanesiyle veya onun
fetvalarına uymak zor olduğu için a'lem müçtehitten başkasına geçmek
câiz değildir.
S.49: Mukassır cahil kimdir?
C: Cahil olduğunu bilen ve cahilliğini giderme yollarını da
bildiği ve buna gücü yettiği halde onu gidermeyen kimsedir.
S.50: Kasır cahil kimdir?
C: Cahil olduğunu veya cahilliğini gidermenin yollarını bilmeyen
kimsedir.
S.51: İhtiyat-ı farzın manası nedir?
C: Yani bir işi ihtiyat olarak yapmak veya terketmek farzdır.
S.52: Fetvalarda gelen "işkallidir" (sakıncalıdır) tabiri haram
olduğunu mu belirtmektedir?
C: Yerine göre değişir. Eğer bir şeyin câiz olmasında sakınca
olursa yapılmasının haram olduğunu gösterir.
S.53: "Sakıncalıdır" "müşküldür" "sakıncadan uzak değildir" "sakıncası
yoktur" tabirleri fetva mıdır, ihtiyat mı?
C: "Sakıncası yoktur" tabiri fetva, diğerleri ihtiyattır.
S.54: "Caiz değildir" tabiriyle "Haramdır" tabirinin farkı nedir?
C: Amelde hiçbir farkı yoktur.
Mercilik ve Rehberlik
S.55: Taklit merciinin fetvalarıyla Müslümanların veliyy-i emrinin (rehberinin)
siyasi, kültürel ve toplumsal konulardaki fetvalarının çelişmesi halinde
Müslümanların görevi nedir? Bu hususta bir ölçü var mıdır? Mesela müzik
konusunda taklit merciinin fetvası rehberin fetvasıyla farklıysa hangisine
uyulması gerekir? Velliyy-i fakihin hükmü mercii taklidin fetvasına nerede
tercih edilmelidir?
C: İslam ülkesinin idaresi ve müslümanların geneline ait konularda
müslümanların veliyy-i emrinin (rehberin) görüşüne uyulması gerekir.
Taklit merciinin fetvasına sadece ferdî meselelerde uyulabilir.
S.56: Bildiğiniz gibi Usul-u Fıkıh'da "içtihatta tecezzi" (içtihadın
bölünmesi) adı altında bir bölüm vardır. İmam'ın merciilik ile rehberlik
makamını ayırması içtihadın tecezzisinde atılan bir adım değil midir?
C: Taklit mercii ile rehberliğin ayrılmasının içtihattaki
tecezziyle bir ilgisi yoktur.
S.57: Ben herhangi bir taklit merciini taklit etmiş olursam, veliyyi
emr-i müslimin de saldırgan kafirlere, zalimlere karşı savaş veya cihad
ilan ederse, taklit ettiğim müçtehit de savaşa katılmama izin vermezse o
zaman onun emrine uymalı mıyım?
C: Veliyyi emr-i müsliminin emirlerine, müslümanların genelini
ilgilendiren meselelerde uyulması farzdır. Müslümanların geneline ait
olan meselelerden biri de tağut ve kafirlerin saldırıları karşısında
İslam ve müslümanları savunmaktır.
S.58: Veliyyi fakih'in hükmü ve fetvası ne derece mükellefi bağlar.
A'lem olan mercii taklidin fetvasıyla farklı olduğu takdirde hangisi
öncelik taşır ve hangisine uyulmalıdır?
C: Veliyyi emr-i müslimin'in hükmüne uymak herkese farzdır. Taklit
merciinin fetvası veliyyi emr'in hükmüyle farklı olduğu takdirde, taklit
merciinin fetvasının geçerliliği kalmaz.
Veliyy-i Fakih ve Şer'i Hakimin Hükmü
S.59: Velayet-i fakihe mefhum ve misdak yönünden inanmak aklî delile mi
dayanmaktadır, şer'î delile mi?
C: Adil ve alim fakihin hükümet etmesi anlamına olan velayet-i
fakih, şer'î bir hükümdür. Ve akıl da bunu desteklemektedir. Mistakını
belirlemek için ise, İslam Cumhuriyeti'nin anayasasında açıklanmış olan
insanlar arasında kabul edilmiş aklî bir yol (yöntem) mevcuttur.
S.60: Şer'î hükümlerin uygulanması İslam ve müslümanların maslahatı
gereği veliyyi fakih'in hükmüyle durdurulabilir mi?
C: Duruma göre değişir.
S.61: İslam hükümetinde yayın organları veliyy-i fakih'in emrinde ve
kontrolünde mi olması gerekiyor, yoksa dini havzalar ve başka
teşkilatların mı?
C: Veliyyi emr-i müslimin'in emir ve kontrolünde olması gerekir.
Bu organlar ilahi ilim ve maarifi yaymak, İslam ve müslümanlara hizmet
etmek, İslam toplumunun sorununu çözmek ve fikri yönden ilerletmek,
müslümanların birliğini korumak, kardeşlik ruhunu aralarında yaymak ve
benzeri işlerle görevlidir.
S.62: Mutlak şekilde velayet-i fakih'i kabul etmeyenlere hakiki
müslüman denilebilir mi?
C: İmam Mehdi'nin (canımız ona feda olsun) gaybeti döneminde
içtihad veya taklit yönünden mutlak şekliyle velayet-i fakih'i kabul
etmeyenler bu görüşlerinden dolayı dinden çıkıp mürted olmazlar.
S.63: Veliyy-i fakih'in velayeti (tasarruf hakkı) tekvini midir? Ve bu
velayet hakkından istifade ederek maslahat için dini hükümleri herhangi
bir sebepten dolayı, örneğin; genel bir maslahatı gözeterek kaldırabilir
mi? Neshedebilir mi?
C: Resulullah (s.a.a)'ın irtihalinden sonra İslam'da hiçbir şer'î
hüküm neshedilemez. Mevzunun değişmesi, zaruretlerin ortaya çıkması veya
bazı geçici sebeplerden dolayı bazı hükümlerin uygulanmaması neshetmek
demek değildir. Tekvini velayet ise kabul edildiği taktirde sadece
masumlara mahsustur.
S.64: Adil fakihin velayetini (tasarruf hakkını) sadece hisbi işlerle
(yetimin malını korumak gibi Allah Teala'nın terkedilmesine razı olmadığı
işlerle) sınırlı bilenlere karşı nasıl bir tavır almalıyız? Şunu da
biliyoruz ki, bu görüşte olanların bazı temsilcileri onlara uyarak bu
fikri yaymaktalar.
C: Velayet-i fakih ilkesi, her asır ve zamanda toplumun yönetimi,
toplumsal meselelerin idaresi için hak olan İsna Aşeriyye mezhebinin
esaslarından biri sayılır. Bunun kökü imamet esasına dayanmaktadır.
Kendine göre bir delile dayanarak fakihin velayeti olmadığına inanan ise
mazurdur. Ancak; böyle birisinin tefrika ve bölücülük yapması câiz
değildir.
S.65: Veliyy-i fakih'in emri tüm müslümanları mı bağlar, yoksa sadece
onu taklit edenler için mi geçerlidir? Fakihin mutlak velayetine inanmayan
birisinin veliyy-i fakih'in emrine uyması farz mıdır?
C: Şia fıkhına göre, müslümanların veliyy-i emrinin emirleri tüm
müslümanları bağlar. Onun emir ve yasaklarına uymak diğer fakihleri
taklit edenler bir yana, o fakihlere bile farzdır. Bize göre fakihin
velayetini kabul etmek, İslam'a bağlılık ve masum imamların (a.s)
velayetinden ayrılmaz.
S.66: Fakihin mutlak velayetinin (velayet-i fakih-i mutlakın) anlamı
nedir?
C: Şartları taşıyan fakihin mutlak velayetinden maksat, şudur:
Kıyamete kadar bâki kalacak ve semavi dinlerin sonuncusu olan yüce İslam
dini, hükümet ve yönetim dinidir. İslam toplumunun tüm kesimleri için,
ümmeti iç ve dış düşmanlardan koruyacak, onlara adil bir şekilde
hükmedecek, zayıfların hakkını koruyup, savunacak, siyasi, ekonomik
vb... konularda ilerlemelerini sağlamaları için gerekli vesileleri
hazırlayacak bir veliyy-i emr, bir şer'î hakim, yani bir rehberin olması
gerekir. Yukarıda zikredilenlerin uygulamaya geçirilmesi bazılarının
istek, çıkar ve aşırı serbestliğiyle çelişebilir. Müslümanların emiri
(yöneticisi) İslam fıkhı ışığında toplumu yönettiğinde ihtiyaç duyduğu
gerekli icraatları yapması ona farzdır. Buna göre de İslam ve
müslümanların maslahatlarıyla ilgili konularda karar ve yetkisi tüm
halkın yetkisinden üstte olmalıdır... Bunlar, fakihin mutlak velayetinin
sadece küçük bir bölümünü oluşturur.
S.67: Ölü müçtehidde bâki kalmak fakihlerin fetvalarına göre; bir
müçtehidin izinine bağlı olduğu gibi, ölmüş veliyy-i fakihin emir ve
hükümlerinin de geçerliliği, diri olan veliyy-i fakihin iznine mi
bağlıdır. Yoksa kendiliğinden bâki midir?
C: Veliyy-i emr-i müslimin tarafından alınan karar ve hükümler
belirli bir zaman için ve geçici olmazsa aynen geçerliliğini korur.
Ancak sağ olan veliyy-i fakih onu kaldırmayı maslahat görürse
kaldırabilir.
S.68: Mutlak velayeti kabul etmeyen ve İslam Cumhuriyeti'nde yaşayan
bir fakihin veliyy-i emrin emirlerine uyması farz mıdır? Eğer veliyy-i
emrin emrine uymazsa fasık olur mu? Veya mutlak velayeti kabul eden bir
fakih kendisini bu makama daha uygun bildiğinden veliyy-i emrin emirlerine
uymazsa fasık olur mu?
C: Veliyy-i emr-i müsliminin hükümet ve yönetimle ilgili
emirlerine uymak tüm mükelleflere hatta fakih bile olsa farzdır. Ben
daha uygunum bahanesiyle velayet makamını üstlenmiş kimseye muhalefet
etmek câiz değildir. Elbette; bu hüküm, veliyy-i fakihin belirlenmiş
kanuni yoldan velayet makamını üstlenmiş olduğu takdirde geçerlidir.
Eğer; kanuni yoldan başa geçmiş olmazsa mesele tamamen değişir.
S.69: Gaybet döneminde, şartları taşıyan bir müçtehidin, ceza
kanunlarını uygulamaya yetkisi var mıdır?
C: Gaybet döneminde ceza kanunlarını uygulama farzdır; buna
yetkili şahıs müslümanların veliyy-i emridir.
S.70: Velayet-i fakih; taklidi bir konu mudur? Yoksa itikadi bir mesele
midir? Velayet-i fakihe inanmayanın hükmü nedir?
C: Velayet-i fakih, mezhebin esaslarından olan velayet ve imamete
ait konulardandır. Ancak diğer fıkhî hükümlerin şer'î delillerinden
çıkarıldığı gibi, velayet-i fakih'e ait olan hükümler de şer'î
delillerden çıkarılmaktadır. Buna göre de, istidlal yoluyla velayet-i
fakih'in kabul edilemeyeceği görüşüne varan kisme mazurdur.
S.71: Bazı yetkililerden "idare etme velayeti" diye bir şey duyuyoruz,
yani bir üst yetkiliye kayıtsız şartsız itaat etme. Bu konudaki görüşünüz
ve şer'î vazifemiz nedir?
C: İslam devletinde geçerli idari kanun ve kurallara dayalı olarak
verilen emirlere muhalefet etmek câiz değildir. Ama; İslami kavramlar
arasında "yönetim ve idare etme velayeti" diye bir şey yoktur.
S.72: Amirler kendi şahsi işlerini kendileri yapacak olsalar vakitleri
zayi oluyor diye, o işleri için emirlerinin altında olanlara emir
verebilirler mi?
C: Mesulların (üst makamların) herhangi bir görevliye kendi şahsî
işlerini yaptırmak için emir vermeleri câiz değildir. Eğer; şahsi
işlerinde çalıştırırlarsa onların normal ücretleri, çalıştıranların
üzerine gelir.
S.73: Veliyy-i fakih tarafından çeşitli teşkilatlarda görevlendirilmiş
olan temsilcinin, çıkarmış olduğu kararlara uymak farz mıdır?
C: Veliyy-i fakih tarafından kendisine verilen salahiyet
çerçevesinde çıkardığı, uyulması zorunlu kurallara muhalefet etmek câiz
değildir.
|