Mekkîdir, doksan dokuz âyettir.
(Hasen'e göre 87. âyetle 90 ve 91. âyetler
Medenîdir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Elif lâm râ, budur kitabın ve her şeyi açıklayan Kur'ân'ın âyetleri.
2- Nice demler gelecek ki kâfirler, ne olur keşke biz de Müslüman olsaydık diyecekler.
3- Bırak onları, yesinler, geçinsinler ve isteklere düşüp oyalansınlar, yakında bilecekler.
4- Ve biz hiçbir şehri helâk etmedik ki helâk edeceğimiz zaman, malûm ve mukadder olmasın.
5- Hiçbir ümmet, ne helâk edileceği zamânı mukadder vaktinden öne alabilir, ne de onu geciktirebilir.
6- Ve derler ki: Ey kendisine Kur’ân indirilen sen gerçekten de delisin.
7- Gerçeklerdensen neden meleklerle gelmiyorsun bize?
8- Biz melekleri, ancak hak ve gerçek olarak indiririz, indiririz ama o vakit de mühlet vermeyiz, göz açtırmayız kâfirlere.
9- Şüphe yok ki Kur'ân'ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.
10- Andolsun ki senden önce, evvelki ümmetlere de peygamberler göndermiştik.
11- Hiçbir peygamber göndermedik ki alay etmesinler onunla.
12- Biz böylece, Kur'ân'ı, yüreklerine kadar sokarız da.
13- Gene ona inanmazlar ve gerçekten, eskilerin yolu-yoradamı da böylece olup bitmiş, onlar da bu yüzden azâba uğrayıp gitmiştir.
14- Onlara gökten bir kapı açsak da melekler, o kapıdan inip çıksalar.
15- Bunu görürler de gene ancak derler, gözlerimiz bağlandı bizim, hattâ büyülenmiş bir topluluğuz biz.
16- Andolsun ki gökte burçlar halkettik ve göğü, seyredenlere bezedik.
17- Ve onu, bütün taşlanmış Şeytanlardan koruduk.
18- Ancak hırsızlama bir şey duymaya kalkışan olursa onun da ardından apaçık görünen bir ateş yalımıdır gönderdik.
19- Yeryüzünü, enine boyuna döşedik ve orada metîn dağlar yarattık ve oradan, taktîrimize göre, her şeyi bitirdik.
20- Orada sizin için de, sizin rızıklandırmadığınız mahlûkat için de geçim sebepleri halkettik.
21- Hiçbir şey yoktur ki hazîneleri, katımızda olmasın ve biz onu ancak malûm bir miktarda indiririz.
22- Yüklü rüzgârlar gönderdik de gökten yağmur yağdırdık, suya kandırdık sizi ve onu koruyup saklayan siz değilsiniz.
23- Ve şüphe yok ki ancak biz diriltiriz, biz öldürürüz ve biziz her şeye vâris olan.
24- Ve andolsun ki önce geçip gidenlerinizi de biliriz, sonraya kalanlarınızı da.
25- Ve şüphe yok ki Rabbin, hepsini de haşreder; şüphe yok ki o, hüküm ve hikmet sâhibidir ve her şeyi bilir.
26- Andolsun ki biz Âdem'i, kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan yarattık.
27- Şeytan'ıysa daha önce, yakıp öldürücü bir harâreti olan ateşten yarattık.
28- An o zamanı ki Rabbin, meleklere demişti: Gerçekten de ben, kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan bir insan yaratacağım.[165][1]
29- Onun yaratılışını tamamlayıp kemâle getirerek ruhumdan ruh üfürünce derhal ona karşı secdeye kapanın.
30- Meleklerin hepsi birden secde ettiler.
31-
Ancak Iblis secde etmedi, secde
edenlere katılmaktan çekindi.
32- Ey Iblis dedi, sana ne oldu da secde edenlere katılmaktan çekindin?
33- Kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan yarattığın insana dedi, ben secde etmem.
34- Çık buradan dedi, şüphe yok ki taşlanmış, kovulmuşsun sen.
35- Ve gerçekten de din gününedek lânet sana.
36- Rabbim dedi, onların tekrar dirilecekleri günedek mühlet ver, yaşat beni.
37- Şüphe yok ki dedi, sen, mühlet verilmişlerdensin.
38- Malûm vaktin gelip çatacağı günedek.[166][2]
39- Rabbim dedi, beni rahmetinden mahrûm ettiğin gibi bende kötülükleri, yeryüzünde onlara bezeyecek, onları isyân ettirerek hepsini de rahmetinden mahrûm edeceğim.
40- Ancak ihlâsa sâhip edilmiş kulların müstesna.
41- Tanrı, işte bu yol dedi, dosdoğru bana varan yol.
42- Şüphe yok ki kullarıma hiçbir sûretle gücün yetmez, ancak sana uyan azgınlara yeter senin gücün.
43- Ve şüphe yok ki onların hepsine de vaadedilen yer, cehennemdir.
44- Orasının yedi kapısı var, her kapıya da onlardan bir kısmı ayrılmıştır.[167][3]
45- Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerde ve ırmak başlarındadır.
46- Esenlikle emîn olarak girin cennetlere.
47- Gönüllerindeki kîni, hasedi, tâ kökünden söküp attık onların, kardeşlerdir, birbirlerine karşı tahtlar üstünde otururlar.
48- Orada ne bir yorgunluk duyarlar, ne de oradan çıkarılırlar.
49- Haber ver kullarıma, şüphe yok ki ben suçları örterim, rahîmim.
50- Ve şüphe yok ki azâbım da pek elemli bir azaptır.
51- Onları, Ibrahîm'e gelen misâfirlerden de haberdâr et.
52- Hani, huzûruna girmişler de esenlik sana demişlerdi; o da, biz gerçekten de sizden korkuyoruz demişti.
53- Korkma demişlerdi, biz sana, bilgi sâhibi bir erkek evlât müjdeliyoruz.
54- Ihtiyarlık çağımda mı demişti, bana müjde veriyorsunuz? Neye istinâden müjde vermektesiniz bana?
55- Sana öyle bir müjde veriyoruz ki gerçektir bu, sakın ümîdini kesenlerden olma demişlerdi.
56- O da Rabbinin rahmetinden demişti, ancak doğru yoldan sapanlardan başka kim ümit keser?
57- Ey elçiler demişti, başka ne memûriyetiniz var?
58- Biz demişlerdi, şüphe yok ki mücrim bir topluluğa gönderildik.
59- Ancak Lût ve soyu müstesna; onların hepsini de mutlaka kurtaracağız.
60- Yalnız karısını kurtarmayacağız, onun, helâk olanlarla berâber şehirde kalmasını takdîr ettik.
61- Elçiler Lût âilesine geldikleri zaman.
62- O, siz dedi tanınmamış kimselersiniz.
63- Onlar, biz dediler, onların şüphe ettikleri şeyi getirdik.
64- O gerçek haberle geldik sana ve biz doğru sözlüyüz.
65- Gece yarısından sonra âileni yola çıkar, sen de artlarına düş, hiçbiriniz arkanıza bakmayın, emrolunacak yere geçin-gidin.
66- Ve bu işi ona vahyettik de hiç şüphe yok ki dedik, sabah çağı bunların kökleri kesilir.
67- Şehir halkı, birbirlerini müjdeleyerek misâfirlerin yanına geldi.
68- Lût, bunlar benim konuklarım dedi, onlara karşı utandırmayın beni.
69- Allah'tan çekinin de mahzûn etmeyin beni.
70-
Seni konuk kabûl etmekten
menetmedik miydi dediler.
71- Lût, evlenecekseniz işte kızlarım, onları alın dedi.
72- Ömrün hakkı için onlar, gafletten âdeta sarhoştular, gaflet içinde şaşkın bir haldeydiler.
73- Güneş doğduktan sonra onları bir bağırış, helâk ediverdi.
74- Ülkelerinin altını üstüne getirdik, üstlerine balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık.
75- Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler var.
76- Ve şüphe yok ki o şehir, hâlâ herkesin yol uğrağı olan bir yerde.
77- Şüphe yok ki bunda, inananlar için bir delil var.
78- Ashâbı Eyke de gerçekten zâlimdi.[168][4]
79- Öcaldık onlardan; iki şehir de apaçık görünmede, yol uğrağında hâlâ.
80- Ashab-ı Hicr de peygamberini inkâr etti.[169][5]
81- Delillerimizi göstermiştik onlara, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.
82- Ve evlerini dağlarda oyarlar, emin bir halde yaşarlardı.[170][6]
83- Sabah çağına erdikleri gibi bir bağırış yüzünden helâk olup gittiler.
84- Kazandıkları mal ve servet, azâbı defedemedi onlardan.
85- Ve biz, gökleri ve yeryüzünü abes olarak halketmedik ve kıyâmet, mutlaka gelecektir, aldırış bile etme, bir hoşça vaz geç onlardan şimdilik.
86- Şüphe yok ki Rabbin, her şeyi yaratandır ve her şeyi bilir.
87- Andolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi âyeti ve pek büyük olan Kur'ân'ı verdik.170
88- Onlara verdiğimiz mala, evlâda göz dikme, onlar için tasalanıp gam yeme, inananlara karşı kanadını indir, onları koru, onlara karşı mütevâzı ol.
89- Ve de ki: Hiç şüphe yok ki ben, gerçekten de bir korkutucuyum.
90- Nitekim bölük-bölük olanlara da indirmiştik.
91- Öyle kişilerdi onlar ki Kurân'ı parça-parça ettiler; bir kısmına inandılar da bir kısmına inanmadılar.
92- Andolsun Rabbine ki onların hepsine soracağız.
93- Yaptıkları şeyleri.
94- Artık sen emredildiğin şeyi açıkla ve şirk koşanlardan yüz çevir.
95- O alaycılara karşı biz yeteriz sana.
96- Onlar, Allah'tan başka tanrılar da kabul etmişlerdir; yakında bilip anlayacaklar.
97- Ve andolsun biliriz ki şüphe yok, söyledikleri sözlerden yüreğin sıkılır.
98- Artık Rabbine hamdederek tenzîh et ve secde edenlerden ol.
99-
Ve ölüm gelip çatıncaya dek Rabbine
ibâdet et.
[1][1]) 27. Metinde "Cân" diye geçer. Cân, Hasen ve Katâde'ye ve birçok müfessirlere göre Şeytandır. Cin taifesinin babasıdır diyenler de vardır. Bu kavil İbn-i Abbas'tan rivâyet edilmiştir. Cân, İblis'in soyudur diyenler de olmuştur.
[1][2]) Surun ilk üfürüleceği vaktedek.
[1][3]) Mücâhid, İkrime ve sairenin rivâyetlerine göre cehennem tabakaları birbirinin üstündedir ve yedi tanedir. (Devamı, sonnot No:31)
[1][4]) Eyke ormanlık anlamına gelir. Ashab-ı Eyke, Şuayb Peygamberin gönderildiği kavimdir.
[1][5]) Sâlih Peygamberin kavmi olan Semûd kavmi. Hicr, Şam civarında bir yerin adıdır.
[1][6]) Tekrarlanan yedi âyet, 1. sûre olan Fâtiha'dır. Hz. Ali (a.s), İbn-i Abbas... (Devamı, sonnot No:32)